Girişimcilerin Ateşleyici Gücü Girişim Sermayesi

Akademi 05.07.2019, 01:24
Girişimcilerin Ateşleyici Gücü Girişim Sermayesi

Sürdürülebilir büyüme ve bu yolla istihdamın arttırılması için girişimcilik büyük önem arz etmektedir. Bir girişimcinin işini kurup büyütebilmesi, pek çok unsurdan oluşan bir ekosistemin çalışır hâlde olmasını gerektirmektedir. Böyle bir sistemin oluşturulup büyütülebilmesi için öncelikle girişimcilik kültürü oluşturulmalı ve toplumca desteklenmelidir. Toplumun girişimciliğe bakış açısının; başarısızlığa tolerans, risk alma düzeyi ve sabır gibi hususlarla birlikte girişimciliği özendirici yönde olması, yeni girişimlere teşvik açısından önemlidir. Nüfus içerisinde girişimcilik kültürü ne kadar gelişmişse, o ülkenin teknolojik yenilik yapma ve büyüme oranı da o kadar yüksek olmaktadır. Girişimciler ile küçük iş yerlerinden orta ölçekli işletmelere kadar önemli bir yelpazeyi kapsayan KOBİ’ler, istihdama ve inovasyona yaptıkları önemli katkılar ile dünya genelinde ülke ekonomilerinin belkemiğini oluşturmaktadır. Türkiye’deki en büyük 2 bin şirket dışındaki işletmelerin neredeyse tamamı KOBİ niteliğindedir. Ülkemizdeki işletmelerin yüzde 99,9’unu oluşturan KOBİ’ler; istihdamın yüzde 73,5’ini, katma değerin yüzde 53,5’ini, maaş ve ücretlerin yüzde 54,1’ini, toplam cironun yüzde 62’sini, ihracatın yüzde 59,2’sini ve toplam yatırımların yarısını gerçekleştirmektedir. Bu veriler, Türkiye ekonomisinde ve özellikle de imalat sanayisinde KOBİ’lerin temel taşı niteliğinde olduğunu göstermektedir. Bu nedenle ekonomimizin güçlenmesi, sürdürülebilir büyümenin ve toplumsal refahın sağlanması için KOBİ’lerin sağlıklı bir mali yapıya sahip olmaları ve katma değer yaratmaları elzemdir. Bununla birlikte günümüz koşullarındaki yüksek faiz oranları ve KOBİ’lerin yüksek borçluluk oranları (düşük özsermaye) KOBİ’lerin kredi haricinde alternatif finansman mekanizmalarına her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyduklarını göstermektedir.

Girişim Sermayesi Nedir?

KOBİ’lerin sermaye ihtiyacına çözüm olabilecek araçlardan birisi girişim sermayesidir. KOBİ’ler katma değeri yüksek rekabetçi ürün ve hizmet üretimi için ihtiyaç duydukları orta ve uzun vadeli fonu, sermaye aktarımı ve riske katılma esası ile girişim sermayesi sayesinde sağlayabileceklerdir. Girişim sermayesi yaklaşımında, KOBİ’lerin kuruluş ve büyüme gibi bulundukları farklı evrelerde ihtiyaç duydukları fonları karşılamak adına belirli bir süre için ortaklık esasıyla firmanın bir kısım hisselerinin satın alınması şeklinde firmaya ortak olunmaktadır. Girişim sermayesi, bağımsız profesyonel fon yöneticileri tarafından yatırım stratejisine uygun firma ve girişimcilere ortaklık modeliyle yatırım yaparak değer oluşturmayı hedefleyen fon sahiplerinin tercih ettiği kolektif bir yatırım aracıdır. Girişim sermayesi fonları, hızlı büyüme ve kâr potansiyeline sahip nitelikli girişimler aramaktadır. Bu girişimler genelde AR-GE faaliyetlerine ve teknolojiye dayalı olarak geliştirilmiş ve rekabet avantajına sahip yüksek satış potansiyeli taşıyan yenilikçi ürün ve hizmetler sunmaktadırlar. Fon bulamadığı için gerekli dönüşümü ve yatırımı yapamayan ve dolayısıyla büyüme potansiyelini kullanamayan KOBİ’ler de aranan şirketler arasındadır. Fonların yatırım süreleri genellikle üç ile 10 yıl arasında, ortalama beş yıldır.

Sermaye ile Yatırım ve Büyüme

Yeni kurulmuş ve büyüme aşamasındaki firmaların; yetersiz sermaye oranı nedeniyle yapmayı planladıkları ve kendilerine büyüme ve rekabet avantajı sağlayacak teknolojik altyapı dâhil sabit kıymet yatırımlarını kısa vadeli ve yüksek faizli borca dayalı kaynaklarla karşılamaları rasyonel olmadığı gibi pek mümkün de değildir. Kısıtlı bir işletme sermayesi ile çalışan firmaların, üretim veya hizmetlerinin büyütülmesi için ihtiyaç duyduğu fon kaynağını doğru bir vade ve maliyetle bulması çok önemlidir. Girişim sermayesi fonlarının sağladığı uzun vadeli kaynak, sermaye kalemlerinde yer alarak borç/özsermaye dengesinin daha sağlıklı ve sürdürülebilir bir seviyeye kavuşmasını sağlayacaktır. Girişim sermayesinin KOBİ’lere sağladığı fayda sermaye ile sınırlı değildir. Girişim sermayesi, aynı zamanda yatırımın yapıldığı şirketlerde kurumsallaşma sürecini de hızlandırmakta; yönetim ve denetim süreçlerinde nitelikli bir yapının kurulmasına ve geliştirilmesine, kurumsal yönetim ilkelerinin uygulanmasına yardımcı olmaktadır. Diğer taraftan, şirkete ortak olan fon yöneticileri sahip oldukları bilgi ve tecrübeye dayalı olarak strateji, iş modeli, insan kaynakları yönetimi, yeni pazarlar ve teknoloji dâhil farklı konularda şirketin ihtiyaçlarını tespit ederek bu gereksinimlerin karşılanması için gösterdikleri çabayla âdeta şirkete büyüme ve değer yaratma yolunda danışmanlık hizmeti de sağlamaktadır.

İslami Açıdan Girişim Sermayesi

Girişim sermayesi fonları genel anlamda İslami finansın temel unsurları olan adil bir risk ve kâr/zarar paylaşımına dayalı ortaklık esaslarına uyumludur. Reel ekonomik faaliyetlere dayanan bu model, tüm tarafların birlikte hareket ettiği ve ekonomik aktivitenin sonuçlarını birlikte üstlendiği bir sistem olarak diğer finansman yöntemlerine kıyasla çok daha adil bir yaklaşımdır. İslami finansta “mudarebe” ve “müşareke” olarak adlandırılan ortaklığa dayalı finansman yöntemleriyle paralellik göstermektedir. Girişim sermayesinin yatırım yapacağı işlerin öncelikle İslami prensiplere uygun olması ve bu açıdan değerlendirme yapan danışma kurulu tarafından onaylanması gerekmektedir. İslami finans ilkelerine uyumlu olması nedeniyle son dönemde katılım bankalarının girişim sermayesi fonlarına ilgilerinin arttığı ve bu amaçla kendi girişim sermayesi fonlarını kurdukları gözlenmektedir.

Girişim Sermayesi Fonları ve Mevzuat

Ülkemizde 2012 yılı sonunda Sermaye Piyasası Kurulu (SPK) tarafından Girişim Sermayesi Yatırım Ortaklığı (GSYO) düzenlemesiyle hayata geçirilen girişim sermayesine ilişkin mevzuat, daha sonra 2014 yılında Girişim Sermayesi Yatırım Fonu (GSYF) mevzuatı ile genişletilmiştir. GSYO ile GSYF arasında kuruluş ve tüzel kişilik açısından fark olsa da yatırım amaç ve yöntemi benzerdir. GSYO ve GSYF payları, Borsa İstanbul’da Kolektif Yatırım Ürünleri ve Yapılandırılmış Ürünler Pazarı’nda işlem görebilmektedir. Bu anlamda GSYO ve GSYF’lerin likiditeye sahip olmaları önemli bir avantajdır. SPK mevzuatına göre kurulan yatırım fon ve ortaklıkları için önemli vergi avantajları da bulunmaktadır. Halka açık olarak BİST’te işlem gören GSYO’ların sayısı yedi olup, GSYF sayısı ise 28’e ulaşmıştır. Bunların yanı sıra sermaye ihtiyacı olan KOBİ’ler ve girişimciler, bu ihtiyaçlarını halka açılmadan ortaklık yoluyla karşılayabilmek amacıyla BİST Özel Pazar’da girişim sermayesi yatırımcılarına erişebilmektedirler. Ayrıca SPK mevzuatına tabi olmayan ve girişim şirketlerine yatırım yapan girişim sermayesi fonları da mevcuttur. Gerek ülkemizde gerekse dünyada girişim sermayesi yatırımları gittikçe önem kazanmakta ve kamu politikaları tarafından desteklenmektedir. Düzenleyiciler, girişim sermayesi yoluyla özellikle KOBİ’lerin finansmanı konusunda daha etkin mekanizmalar ile geniş kitlelerin de yatırım yapabileceği kolektif girişim sermayesi yatırım araçları geliştirme ihtiyacını dikkate alan çalışmalar yapmaktadırlar. Son yıllardaki olumlu gelişmelere rağmen ülkemizde henüz yeterli düzeyde olmayan girişim sermayesi fonlarının belirli bir büyüklüğe ulaşabilmesi için kamu politikalarıyla daha fazla desteklenmesi ve özel sektör yatırımcıları tarafından girişim sermayesi fonlarına yatırım yapılması önem arz etmektedir.

Borsa İstanbul İSEDAK Borsalar Forumu Proje Grup Direktörü/ Doç. Dr. Recep Bildik

Yorumlar (0)
Yorum yapabilmek için lütfen üye girişi yapınız!

Gelişmelerden Haberdar Olun

@