En Güncel Ekonomi Haberleri

Koronavirüs Sonrası Bizi NELER BEKLİYOR?

Analiz

Hiç kimsenin beklemediği görünmez bir “düşman”, 2020’nin başında gündemi ve küresel ekonomik düzeni etkisi altına aldı

Çin’in Vuhan kentinde ortaya çıkan koronavirüs, dünyanın hemen her ülkesine yayıldı. Birçok ülkede gündelik hayat durma noktasına gelirken, sınır kapıları ardı ardına kapandı. Ayrıca yurt dışı uçuşlar da durduruldu ve her ülke, belki de son 50 yıldır görünmeyen bir oranda kendi kabuğuna çekildi. Virüs, öncesinde farklı platform ve mecralarda dile getirilen bir risk olmasına rağmen bu riske karşı ne devletler ne kurumlar ne de insanlar hazırlık yapamadı. Tam manasıyla olağanüstü koşulların yaşandığı, neslimiz için hiç görülmemiş bir dönemden geçiyoruz. Bu virüsün etkisinin ne kadar süreceğini ve toz duman kalktığında etkinin boyutunun ne ölçüde olacağını şu an için kestirmemiz zor. Ancak ortalık sakinleştiğinde içinden geçtiğimiz bu olağanüstü şartlar, küresel olarak bazı alanlarda yeni normallerin de tetikleyicisi olabilir.

Öncelikle dünya tedarik zincirinin arz tarafında patlak veren salgın, üretimin büyük bölümünün tek bir coğrafyada toplanmasına ilişkin önemli soru işaretlerini de beraberinde getirdi. Örneğin; sanayi imalatı alanında enerjiyle birlikte iki temel taştan biri olan çelik üretiminin yüzde 65’inden fazlası, virüsün ortaya çıktığı Uzak Doğu ülkelerinde yapılıyor. Küresel olarak üretilen arabaların, dizüstü bilgisayarların ve cep telefonlarının büyük çoğunluğu da yine sözkonusu ülkelerden geliyor.

“BÜTÜN YUMURTALARI AYNI SEPETE KOYMANIN” DEZAVANTAJLARI
Bugün dünyada diğer bölgelere en çok ihracat yapan ülkelerin başında Çin geliyor. Şunu kabul etmek gerekir ki Uzak Doğu ülkeleri, son yıllarda uzun dönemdir biriktirdiği “know-how” sayesinde kendi küresel markalarını çıkarma noktasında büyük başarılara imza attı. Özellikle bilgi-iletişim teknolojilerinde son 10 yılda yapılan ataklar; Uzak Doğu ülkelerini farklı bir konuma getirdi. Ancak hâlen birçok ülke, tekstilden teknolojiye kadar farklı alanlarda Uzak Doğu bölgesini üretim merkezi olarak kullanıyor. Ucuz iş gücü, gelişmiş tedarik zincirleri ve hızla büyüyen pazarlar, bu yönelimin arkasındaki nedenler olarak sayılabilir. Bununla birlikte küresel ekonomiyi etkisi altına alan bu salgın hastalık, finansal yatırımın en temel ilkelerinden bir tanesini de tekrardan hatırlattı. Tıpkı kişisel birikim ve yatırımlarda oluğu gibi ulusal ve küresel ölçekte de “bütün yumurtaları aynı sepete koymanın” nasıl dezavantajları olabileceğini bu dönemde yaşayarak gördük.

Her ne kadar salgın hastalık tüm dünyayı etkisi altına almış olsa da ilk ortaya çıktığı dönemde karantina uygulamaları sadece Çin’de mevcuttu. Bu uygulamalar, o sırada tek bir ülkede olmasına rağmen kısa sürede birçok ülkenin üretim ağına sirayet etti. Çin’den yoğun şekilde tedarik edilen ham madde ve ara mallardaki aksaklıklar salgın hastalıktan önce başka ülkelerin ekonomilerini etkilemeye başlamıştı. Bu durum önümüzdeki dönemde benzer sıkıntıları yaşamamak adına özellikle yatırım kararları verilirken yeni bir risk primi yatlamasının da gerekliliğini ortaya koyuyor.

TEDARİK ZİNCİRLERİ VE TİCARİ FAALİYETLER ZARAR GÖRDÜ
Uluslararası firmalar küresel anlamda yatırımlarının bölgesel yoğunlaşmalarını yeniden gözden geçirirken koronavirüs, ulusal ölçekte devletler için de bazı normallerin sorgulanmasına neden oldu. Bilgi ve teknoloji devrimiyle birlikte modern çağda etkisini doruk noktada hissettiğimiz ekonomik küreselleşme, uluslararası sınırları gittikçe daha fazla görünmez kılarak ülkeleri birbirine bağımlı hâle getirdi. Olağanüstü koşulları yaşadığımız bu dönemde sözkonusu sınırlar katı bir şekilde yeniden ortaya çıkınca ülkelerin tedarik zincirleri ve uluslararası ticari faaliyetleri de ciddi anlamda kesintiye uğradı.

Dünyadan küresel bir köy olarak bahsederken bu köyde komşularınızla olan her türlü iletişimin ve alışverişin kesilmesi -eğer kendi ihtiyaçlarınızı idame ettirecek kadar üretime sahip değilseniz- sizi önemli bir sıkıntıya sokacaktır. Salgın hastalığın karşısında ortaya çıkan tecrit ve karantina uygulamaları nedeniyle ülkelerin sınırlarını kapatarak kendi içlerine dönmesi, bu noktada bazı muhasebelerin yapılmasını da gerektirdi. Özellikle sağlık ve gıda başta olmak üzere temel ihtiyaçlar noktasında çeşitli politika değişiklikleri gündeme gelebilir. Bu bağlamda ülkelerin kendi iç kaynaklarıyla üretime ağırlık vermesi, kendi üreticisini daha fazla destekleyip alan açabilmek adına korumacı yaklaşımların artması ve yerli tüketimi teşvik eden planlamaların daha kapsamlı yapılması gibi yaklaşımlar, küresel ekonomide yeni bir norm hâlini alabilir.

YENİ İŞ YAPIŞ MODELLERİ GÜNDEMDE

Ulusal ve uluslararası ölçekte bazı değişimleri gündeme getirmesi beklenen bu pandemi, iş yapış şekillerimize ilişkin de yeni modelleri hayatımıza dâhil etti. Mobil çalışma ya da evden çalışma, aslında bu süreç öncesinde birçok şirket tarafından kısmi olarak denenen modellerdi. Birçok şirket için ise geleneksel iş modellerini bırakarak bu yönde bir adım atmak, vermesi güç bir karar olarak görünüyordu. Ancak bu süreçle birlikte ortaya çıkan mücbir sebepler, birçok kamu kurumu ve şirketin bu yönde bir karar vermesini mecbur kıldı. Kısa sürede hayata geçirilen uzaktan çalışma çözümleri, birçok şirket için bir bakıma kapsamlı bir test ortamı oluşturdu. Özellikle regülasyonların daha sıkı olduğu finans sektöründe başarılı bir şekilde uygulama alanı bulan bu yöntemler, önümüzdeki dönemde şirketlerin kalıcı olarak da gündemine girebilir. Mobil çalışmanın yaygınlaştığı bir senaryo, sonraki adımda geleneksel ofis yapılarını ve büyük genel merkezleri de sorgulatabilir.

ONLINE EĞİTİM ALTERNATİF OLMANIN ÖNÜNE GEÇEBİLİR
Eğitim alanında uzun zamandır tohumları atılan uzaktan eğitim modelleri de yine bu dönemde meyve verme fırsatı buldu. İlköğretim/lise çağında bulunan 17-18 milyon civarında öğrencimiz ve bunun yanında üniversitelerde okuyan öğrencilerimiz, öğrenimlerini internet ortamından sürdürme imkânına erişti. Günümüzde küresel manada 200 milyar dolar büyüklüğe yaklaşan online eğitim sektörü hem okul çağındaki gençlerimizin eğitimi hem de çalışanlarımızın gelişimi için önümüzdeki dönemde alternatif olmanın da önüne geçebilir.

Yaşanan gelişmeler ve olası sonuçlarla birlikte olağanüstü dönemlerden geçtiğimizi tekrar hatırlatmak gerekiyor. Yakın tarihte örneğini görmediğimiz bu sürecin geride ne ölçüde bir etki bırakacağını net bir şekilde kestirmek çok mümkün değil. Salgının küresel manada sebep olacağı değişimleri zaman gösterecek. Ancak sürecin sonunda devletler, kurumlar, şirketler ve insanlar bu değişime dair soruları gündemine getirmek durumunda kalacak.

Dolayısıyla ciddi bir kırılım, değişim ve dönüşümlere gebe olacak paradigma değişikliklerinin yaşanacağı bir dönem, virüs sonrası bizleri bekliyor. Ekonomi ve finans da bu değişimlerden nasibini alacaktır. Borçluluk, eşitsizlik ve yüksek nansallaşma en çok tartışılacak konular arasında olacaktır. Bu vesileye yaşadığımız süreçte yoğun mesai harcayan başta sağlık görevlilerimiz olmak üzere sahada salgın hastalıkla mücadele eden tüm çalışanlarımıza teşekkürlerimizi sunuyoruz. İnşallah bu zorlu dönem başta ülkemizde olmak üzere en az can kaybı ve hasarla atlatılır.

Albaraka Türk Baş Ekonomisti Dr. Ömer Emeç

Yorum yapabilmek için lütfen sitemizden üye girişi yapınız!
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.