Kuş Bakışı İslam Tıbbı

Tıp, “insan üzerine” ve “insan için” olduğundan, belki de tarihin en eski teknik ve bilimsel disiplinidir.

Dergi 18.03.2021, 09:46 12.04.2021, 11:55
Kuş Bakışı İslam Tıbbı

Sözlükte; “hastalıkları iyileştirmek, hafifletmek veya önlemek amacıyla başvurulan teknik ve bilimsel çalışmaların tümü.” şeklinde tanımlanan tıbbın en önemli özelliği, nesnesinin “insan bedeni” olmasıdır. Bu yönüyle tıp, “insan üzerine” ve “insan için” olduğundan, belki de tarihin en eski teknik ve bilimsel disiplinidir. “İslam Tıbbı” tanımıyla kastettiğimiz ise etnik veya dinî köken ayırt etmeksizin İslam Coğrafyasında icra edilmiş olan tıp çalışmalarının tamamıdır. Zira İslam coğrafyasında tıbba Müslümanların yanında gayrimüslim tebaanın da önemli katkıları olmuştur.

Kadim kültürlerdeki tıbbi birikim sırasıyla Yunanca, ardından Arapça ve bilahare Latince olmak üzere belirsiz bir süreklilikle yenilenerek tekrar tekrar ele alınmıştır. Orta Çağda ki yanlışlıkla karanlık çağ diye de adlandırılır. İslam’ın yayıldığı coğrafyada, zamanla Arapça bilimsel ve teknik araştırmalarda ortak dil (lingua franca) hâline gelmiştir. Arapçanın bu şekilde entelektüel arenada parlamasının altında yatan sebepleri yalnızca siyasi fetihlere bağlamak ilmin, kitabın ve âlimin hüviyetini inkâr anlamına gelecektir.

Günümüz Tıbbının Köklerı̇ Sekı̇zı̇ncı̇ Yüzyılda Atılmıştır

Bağdat’ta VIII. yüzyılda tutuşturulan meşale, bir süre sonra Doğu’da da Batı’da da aydınlanmalara ve yeni merkezlerin ortaya çıkmasına vesile olmuştur. Bu bağlamda Batı’da; İşbiliyye, Kurtuba, Kayrevan, Doğu’da; Merv, Semerkand, Buhara ve benzeri şehirler, farklı kültürlerin aynı havuzda toplanması ile birer cazibe merkezi hâline gelmiştir. Ancak her halükârda, İslam tıbbı ifadesi oldukça genel ve yüzeysel kalmaktadır. Derine ve özele inildikçe bu genel ifadenin altında zaman ve mekâna göre farklılaşabilen süreçlerin olduğu da bilinmelidir. Tıp çalışmaları ve hizmeti sözkonusu olduğunda üç farklı bilgi türü dikkatimizi çeker. Aristoteles tarafından öne sürülen ve Farabi, İbn Sina gibi Müslüman filozoflarca da işlenen bilimsel bilgi tasnifi, tıpta en güzel örnekleriyle karşımıza çıkar. Buna göre, tıbbın nazari (teorik), amelî (pratik) ve tatbikî (uygulamalı) yönleri bulunmaktadır. Hastalık ve sağlık gibi kavramların tartışılması ve(ya) açıklanması, tıbbın teorik kısmını oluşturmaktadır. Hangi hastalıkta hangi tedavinin uygulanacağı bilgisi, basit ve bileşik ilaçları ele alan kitapların telifi ve ilaçların hazırlanması tıbbın pratik kısmını meydana getirmektedir. Hastanın bedenine müdahale anlamında her türlü cerrahi işlemin yanı sıra, vücuda uygun tedavinin yürütülmesi süreci de tıbbın uygulamalı kısmına işaret etmektedir. Tıp tarihindeki bu üçlü bilgi kuramı, çoğu açıdan günümüz tıp çalışmaları için de geçerlidir.

Anadolu Coğrafyası, İslam Tıbbına Büyük Katkı Sağlamıştır

Anadolu’da yukarıda saydığımız üç farklı tıbbi bilgi türüne işaret ve delil olan pek çok yazma esere ulaşmamız mümkündür. İslam medeniyetinde tıbbın teorik ve felsefi kısmını ele alan kitaplar, hacimli bir yekûn tutmaktadır. Bunun ardından ilaçların üretim ve kullanım bilgilerini veren kitaplar, son olarak da cerrahi aletlerin şekillerini ve kullanımlarını resmeden kitaplar gelmektedir. Bir örnek vermek bakımından, İslam tıbbı dendiğinde Doğu’da ve Batı’da adından hürmetle bahsedilen, XI. yüzyılın meşhur filozof hekimi İbn Sina ve onun hacimli eseri el-Kanun fi’t Tıbb, ilk olarak zikredilebilir. Bu eser, “kitap” adlı beş bölümden oluşmaktadır. İlk kitapta, tıpla ilgili genel tanımlar, ilkeler, teoriler ve vücudun yapısal özellikleri sıralanır. İkinci kitap, eczacılık alanına giren basit ilaçlar (materia medica) konusuna odaklanır. Üçüncü ve dördüncü kitaplar, farklı hastalıkları gruplayarak inceler. Beşinci kitap ise yine eczacılık alanında dair bileşik ilaçları ele alır. El Kanun fi’t Tıbb, yüzyıllar boyunca farklı dillere tercüme edilmek suretiyle belki alanında en çok okunan, incelenen ve çoğaltılan eserlerden biri olma sıfatını haizdir.

Basit ilaçlar konusunda en yetkin eser, XIII. yüzyılın meşhur eczacı hekimi İbnu’l Baytar tarafından derlenmiştir. İbnu’l Baytar, Endülüs’ten yola çıkarak Akdeniz kıyılarını takiben Şam’a ulaşmıştır. İşte bu yüzden Akdeniz havzasındaki droglar açısından, modern öncesi dönemin en iyilerindendir. Cerrahî aletler konusunda ise bu antik dönemden itibaren gelen bilgileri derleyen ve kendi ürettiği aletler de dâhil olmak üzere birçok tıbbî aletin şemasını resmeden Endülüslü meşhur cerrah Zehravî ve kıymetli eseri et-Tasrîf de mutlaka zikredilmelidir.

Anadolu’da, Türk hekimlerin XIV. ve XV. asırlar boyunca yukarıda saydığımız eserleri çalıştıklarını görürüz. Özetle Osmanlı ve hemen öncesindeki bazı Beylikler kuruluş devrinde gerekli olan tıbbi bilgiyi İslam Coğrafyasının hem Doğu hem de Batı kaynaklarını kullanarak sentezlemişlerdir.

İstanbul Medeniyet Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Bilim Tarihi Bölümü Öğr. Üyesi Doç. Dr. Mustafa Yavuz

Yorumlar (0)
Yorum yapabilmek için lütfen üye girişi yapınız!

Gelişmelerden Haberdar Olun

@