Para Vakıflarından, Katılım Bankalarına…

Vakıf; belirlenen malın şahsi mülkiyetten çıkarılması suretiyle dini, içtimai ve hayri bir gaye ile toplum yararına tahsis edilmesi demektir.

Dergi 14.07.2020, 00:50
Para Vakıflarından, Katılım Bankalarına…

Vakıf; belirlenen malın şahsi mülkiyetten çıkarılması suretiyle dini, içtimai ve hayri bir gaye ile toplum yararına tahsis edilmesi demektir.

Vakıf, İslam medeniyetinin en önemli sosyal güvenlik kurumlarından biridir. Belirlenen malın, sahibi tarafından şahsi mülkiyetten çıkarılması suretiyle alım-satıma ve mülkiyete konu olmayacak şekilde dini, içtimai ve hayri bir gaye ile toplum yararına tahsis edilmesi demektir. İslam inancının ana kaynağı Kur’an-ı Kerim’de, vakıfla ilgili doğrudan bir hüküm yoktur. Ancak Kur’an’daki; hayır yapma, sadaka verme, yararlı işlerde yarışma, yoksulu gözetme gibi tavsiyeler ile Peygamberimizin hadisleri ve sahabe uygulamaları, vakıf kurumunun oluşmasına zemin hazırlamıştır.

Vakıf kurumunun Osmanlı’daki görünümü

Osmanlı medeniyetinde vakıf kurumunun işlerlik kazanmasında inancın gerekliliği yanında; padişah, sadrazam, vezir, şeyhülislam ve paşa gibi devlet büyüklerinin öncülüğünde kurulmaları da etkili olmuştur. Vakıflar, bir senet ile kurulur. “Vakfiye” adını alan bu senette; vakfedilen malvarlığı, vakfın amaçları, paranın harcanma usulleri, gelirlerin neler olduğu yer alır. Bunlara ilişkin tüm kayıtlar Tahrir Defterleri’ne işlenmiştir. Son Osmanlı Şeyhülislamı Mustafa Sabri Efendi’nin açıklamasına göre Osmanlı devlet gelirlerinin yarısı vakıf gelirlerinden oluşur hâle gelmiştir. Genellikle altyapı, bayındırlık, dinî ve kültürel hizmetler ile eğitim ve sağlık alanlarını kapsayan bu vakıflar, devletin ana hizmet ve etkinlik alanlarını oluşturmuştur.

Bu genel değerlemeden sonra asıl konumuz olan “para vakıfları”na gelebiliriz. Para vakfında, vakfedilen gayrimenkul değil, nukut yani nakit paradır. Ulema arasında nakit para ile vakıf kurulup kurulamayacağına ilişkin çok ciddi tartışmaların yapıldığı bilinmektedir. Osmanlı’da ilk para vakfı örneğine II. Murat ve Fatih Sultan Mehmet dönemlerinde rastlanmaktadır. Kanunî ile birlikte hukuki zemine oturan para vakıfları, Cumhuriyet dönemine kadar varlığını sürdürmüş, bu dönemde ise Başbakanlık Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne devredilmiştir.

Para vakıflarının esas fonksiyonu; ellerindeki nakdi imkânla kişilere, işletmelere ve iş kuranlara finansal hizmet sunmaları yani finansman sağlamalarıdır. Yaptıkları hizmetlerden elde ettikleri gelirler ile de kuruluş amaçlarını gerçekleştirmeye çalışmışlardır. Anadolu ve Rumeli’de kurulan binlerce para vakfı, dört yüz yıl boyunca Osmanlı ekonomisinin finansal istikrarının sağlanmasında, bir nevi bankacılık hizmeti sunmuştur. Bununla birlikte Osmanlılar para vakıflarına, finansal hizmet sunma boyutunu da eklemiştir. Böylece hem vakıflar ellerindeki nakdi değerlendirmiş hem de bireylere, işletmelere ve teşebbüslere finansman sağlanmıştır. Diğer yandan bu kurumlar makul kâr oranlarıyla çalıştıkları için iktisadi faaliyeti, yüksek faizle para satan sarraflardan ve tefecilerden de korumuştur.

Para vakıflarının nakit kullandırma usulleri

Para Vakıfları, vakfedilen paraları aşağıda belirlenen usuller doğrultusunda kullandırmıştır:

KARZ-I HASEN: Faizsiz borç vermektir. Borç verilen paraya hiçbir şekilde ilave yapılmaz. Vadesinde borç alan ihtiyaç sahibi, aldığı parayı aynen vakfa iade eder.

MUDAREBE: Emek-sermaye ortaklığıdır. Bu finansman yönteminde vakıf sermayeyi karşılarken, iş sahibi de emeğini koyarak iştirak sağlar.

MURABAHA: Peşin para ile mal alıp, vadeli olarak satarak kâr elde edilmesi yöntemidir.

İSTİĞLAL: Bir çeşit sat-geri kirala yöntemidir. Paraya ihtiyacı olanların menkul ya da gayrimenkulünü borcu karşılığında vakfa satması, borcunu ödedikten sonra da mülkü geri almasıdır.

MUAMELE-İ ŞER’İYYE (İ’NE SATIŞI): Finansman arayışında olan kişi veya şirketin, vakıftan vadeli aldığı malı, peşin satarak ihtiyacı olan paraya ulaşmasıdır. Satıcı, vadeli satış nedeniyle vakfa borçlandığı bedeli, belirlenen vade sonunda geri öder. Bu yolla, paraya ihtiyacı olan kişi sermayeye kavuşur, vakıf da elindeki nakdi nemalandırmış olur.

Yukarıda izah etmeye çalıştığımız muamele-i şer’iyye yöntemi, para vakıflarının en yaygın kullandığı yöntemdir. Ancak Osmanlı uleması arasında uzun süre tartışmalara sebep olmuştur. Bu finans şekli nedeniyle; Çivizâde Muhyiddin Efendi ve İmam Birgivi para vakıflarına karşı çıkarken, İbni Kemal ve Sofyalı Bali Efendi gibi isimler ise yöntemin uygunluğu hakkında görüş bildirmiş ve para vakıflarını savunmuştur. Tartışmaları bitiren kişi ise Şeyhülislam Ebussuud Efendi olmuştur. Para vakıflarının toplum üzerindeki olumlu etkisini gören Ebussuud Efendi, bu vakıflara cevaz vererek anlaşmazlıklara son noktayı koymuştur. Şer’i örf ve maslahat gözetilerek oluşturulan bu finansal sistem, dört yüz yıl boyunca Osmanlı devletinin finansal sorunlarını büyük ölçüde çözmüştür.

Para vakıfları, katılım bankacılığına ışık tutmuştur

Ülkemizde otuz beş yıl önce başlatılan katılım bankacılığı serüveni de tarihteki Osmanlı para vakıflarının günümüzdeki devam ettiricileri olarak değerlendirilebilir. İslami finans yöntemlerini kullanarak, finansal aracılık hizmeti sunan para vakıfları günümüzde bankacılık hizmet ve uygulamalarını da bünyesine katarak katılım bankaları olarak uygulama alanı bulmuşlardır. Elbette ki günümüz katılım bankacılığına ışık tutan para vakıfları ile katılım finansı arasında uygulama aşamasında benzer ve farklı yanlar vardır. Bu noktaları tespit etmeye çalıştığımızda karşımıza şunlar çıkmaktadır:

Katılım bankacılığında olduğu gibi para vakıfları da hem tüketiciyi hem de esnaf ve ticaret erbabını finanse etmiştir.

  • Para vakfında sermayeyi zengin kişiler koymaktadır. Vakfın gayesini gerçekleştirmek için harcanan sermaye, finansman işinde kullanılmaktadır. Günümüz katılım bankalarında ise belli bir ana para ile kurulan banka, halkın tasarrufunu katılma hesabı aracılığı ile toplamakta ve toplanan fonlarla faizsiz finansman yapılmaktadır. Hem banka hem de para yatıranların esas amacı, tasarruflarını kârlı bir şekilde değerlendirmektir.
  • Para vakıfları da katılım bankaları da kredi kullandırırken teminat almaktadırlar. Ancak günümüzde teminat çeşitliliği oldukça artmıştır.
  • Para vakıfları devlete kaynak sağlamamaktadır. Katılım bankaları ise devletin çıkardığı sukuklara yatırım yapmaktadır.
  • Para vakıfları dar anlamda faizsiz finansman hizmeti sunarken, günümüz katılım bankaları faizsiz ve İslami ilkelere uymak koşulu ile her türlü finansmanı sağlamakta ve bankacılık hizmeti üretmektedir
  • Sonuç olarak, para vakfı uygulamaları bizim medeniyetimizdeki ilk faizsiz finans faaliyetidir ve bizlerin faydasına olan bu tecrübeden yararlanmamız gerekmektedir.

TKBB Genel Sekreteri Osman Akyüz

Yorumlar (0)
Yorum yapabilmek için lütfen üye girişi yapınız!

Gelişmelerden Haberdar Olun

@