Sürdürülebilir Finansı Yeniden Düşünmek

Daha paylaşımcı, kapsayıcı, kucaklayıcı dayanışmacı ve daha dengeli bir sürdürülebilir ekonomi/finans modeline ihtiyaç duyulmaktadır.

Dergi 16.07.2021, 01:24 03.08.2021, 11:52
Sürdürülebilir Finansı Yeniden Düşünmek

Modern finans sisteminin başlangıcı XV. yüzyılda İtalya’da Leonardo da Vinci’nin arkadaşı matematik profesörü Luca Pacioli’nin Aritmetik kitabına eklediği “çift düzen muhasebe sistemi” olarak kabul edilebilir. XVII. yüzyılda modern faizli bankaların ilk örnekleriyle birlikte İngiliz ve Hollandalıların Doğu ve Batı Hint Kumpanyaları adlı anonim şirketlerin kurulması ve bu şirketlerin hisse senetlerinin önce Amsterdam arkasından da Londra borsalarında alınıp satılmasıyla yeni ekonomik sistemin en önemli temelleri atılmış oldu. Bu şirketlerin en önemli faaliyet alanı o zamana kadar daha çok Müslüman tüccarın etkin olduğu İpek ve Baharat yollarına alternatif güzergâhlar üzerinden Asya, Afrika ve Akdeniz ticaretinin tekelini ele geçirmekti. Önceleri Asya ve Afrika kıyılarında birçok farklı etnisite, dil, din ve kültüre mensup tüccar ve iş adamlarının serbestçe iştirak ettiği uluslararası ticaret, bu coğrafyalara Avrupalıların gelmesiyle yerini hızla tekellere bırakmaya başladı.

Modern finans sisteminin en önemli üç temel kurumu; anonim şirket, banka ve borsa olarak ortaya çıktı

XVII. yüzyıl öncesinde anonim şirketler dışındaki neredeyse tüm şirket tür ve modelleri İslam dünyasındaki Müslüman iş adamları ile tüccarlar tarafından kurulmuş, bu şirket modelleri Avrupalılar tarafından aynen alınıp ekonomik hayata dâhil edilmiştir. Ancak taahhüt edilen sermayeyle sınırlı sorumluluğu esas alan anonim şirket modeli Müslüman coğrafyasında değil Avrupa’da ortaya çıkmıştır. Başlangıçta devlet adamları hatta devletler de bu şirketlerin en önemli ortakları konumundaydı. Bu, şirketlerin finans temini konusunda iktisadi ve finansal hayata önceki dönemlerden çok farklı bir model getiriyordu. Müslümanların icadı olan şirketlerde kul hakkı ile bu dünyadan göçmemek için kurucuların sorumluluğu tüm mal varlığıyla ilgiliyken modern finans sistemi ile kapitalizmin temellerinin atıldığı dönemdeki yeni anonim şirketlerin kurucularının sorumluluğu mal varlıklarıyla değil taahhüt ettikleri sermaye ile sınırlıydı. Bu durum yeni şirketlere tahayyülün ötesinde bir borçlanma, kaynak ve finans tedariki imkânı sağlamaktaydı. 

Modern finans sisteminin önceki dönemlerden farklı en önemli üç temel kurumu; anonim şirket, banka ve borsa olarak ortaya çıktı. Dünya ekonomisinde çok önemli bir konuma yükselmiş ve uluslararası ticarette başta ipek ve baharat yolları olmak üzere kara ve deniz yollarındaki son derece etkili olan Müslüman dünyanın diğer tüm ticaret ve finans kurumlarını geliştirirken bu üç kurumu icat etmemiş veya daha doğru bir deyimle ortaya çıkarmamış olmasının en önemli nedeni ne olabilir? Bunun birçok nedeni üzerinde durulabilir ancak en önemli nedeni İslam’ın öncelikleri ve değerler sistemi ile Müslümanların dünya görüşünde, ekonomiye ve dünya hayatına bakışında aranabilir. 

Alınan tüm tedbirlere rağmen krizlerin ortaya çıkış süresi gittikçe sıkılaşmakta, derinliği ve etkisi de giderek artmaktadır

İslam dünyasından farklı olarak Avrupa’da kilisenin görünürdeki direncine rağmen başta devlet adamları ve hükûmetler olmak üzere ekonomik elitlerin de çabasıyla; risksiz kazanç olan faizi, reel ekonomiden bağımsız getiriyi esas alan spekülatif kazancı ve kişinin yerine kurumu öne çıkaran anlayışla iş yapma ve kazanma biçimini meşrulaştıran kurumsal bir finans sistemi inşa edildi. Hiç şüphesiz Hollanda ve İngiltere bu alanda öncü rol oynadı. 

Tarihsel süreçte ortaya çıktıkları günden bu yana üç kurumun merkezinde yer aldığı birçok finans krizi gerçekleşti. Burada çıkarı ve sınırsız arzuları peşinde koşan “homo economicus” anlayışını benimsemiş birey ve kurumsallaşmanın etkisi açıktır. Tabiatıyla modern ekonomik/finansal sistem ihtiyaçlara göre yeni yasal düzenlemeleri hayata geçirmektedir. Ancak alınan tüm tedbirlere rağmen krizlerin ortaya çıkış süresi gittikçe sıkılaşmakta, derinliği ve etkisi de giderek artmaktadır. O zaman ekonomide ve finans modellerinde, alternatiflerin kaçınılmaz bir biçimde gündeme gelmesi beklenmektedir.

Dünya Gayrisafi Milli Hasılası (GSYİH), 2020 yılı sonu itibarıyla 80 trilyon doları aşmış ve esasen herkese yetecek kadar mal ve hizmet üretilmiştir. Buna rağmen dünyadaki siyasal, ekonomik ve sosyal alanda yaşanan sorunlar, savaşlar, haksızlıklar, dengesizlikler, açlık ve sefalet azalmamakta tersine artmaktadır. O zaman yanlış giden bir şeyler var demektir. Kanaatimiz odur ki ekonomide yanlış giden en önemli alanlardan birisi de istikrar içinde sürdürülemeyen, kriz ve haksız kazanç üreten modern finans sistemidir.

Modern dünyanın yarattığı egemen ekonomik ve finansal paradigma fikri, yeryüzündeki kaynakların sınırlılığı ve insan ihtiyaçlarının sınırsızlığı üzerine kuruludur. Ancak insanların ihtiyaçları sınırlı olabileceği gibi, arzu ve istekleri de sınırsız olabilir. Bu anlayışla hareket eden modern insan, tükettikçe daha çok hazza, neşeye ve mutluluğa ulaştığını düşünmektedir. Bu sorunlu ekonomik paradigmanın bir sonucu olarak toprak, su ve hava gittikçe kirlenmektedir. Karalar ile denizler çöp ve endüstriyel atıklarla dolmaktadır. Dünyada terör ve açlıktan ölen milyonlarca insana her gün bir yenisi eklenmektedir. 

Ekonomide ve finans modellerinde, alternatiflerin kaçınılmaz bir biçimde gündeme gelmesi beklenmektedir

Yeni tip koronavirüs (COVID-19) salgını ile birlikte bu gidişatın, paradigmanın ve sürecin daha fazla sorgulanmaya başlanacağı aşikârdır. Bundan böyle daha paylaşımcı, kapsayıcı, kucaklayıcı dayanışmacı ve daha dengeli bir sürdürülebilir ekonomi/finans modeline ihtiyaç duyulmaktadır. Bu noktada sadece insanın değil, tüm canlı ve cansız varlıkların korunmasını ve yaşatılmasını öngören bir ekonomik/finansal yaklaşım gerekmektedir. Bir yönüyle COVID-19 süreci; merhamet, muhabbet, adalet ve ahlak çerçevesinde tüm insanlık için daha güzelini ve iyisini isteme, hayvanlar ve bitkiler (flora ve fauna) dünyasını koruma anlayışıyla her şeyi yeniden düşünmek açısından herkese önemli bir fırsat sunmuştur.

Şu hâlde dünyada yaşanan tüm olumsuzluklara rağmen burada anılan konulara olan ilgi de giderek artmakta ve yeni alternatifler gündeme gelmektedir. Doğu’da Endonezya ve Malezya gibi sadece Müslüman ülkelerde değil Batı’da Avrupa ve Amerika’ya kadar Müslümanların yaşadığı her yerde ekonomik ve finansal alanda alternatifler üzerine çalışmalar hız kazanmıştır. 

Faizi merkeze alan modern kapitalizmin sıklıkla kriz üreten yönü dikkate alındığında sürdürülebilir finans alanındaki en önemli ve en tutarlı yaklaşımın faizsiz sisteme dayalı olan İslam ekonomisi ve finans modelleri olduğuna şüphe yoktur. Bu konuda son dönemde dünya genelindeki çalışmaların hızla arttığı söylenebilir. Bununla birlikte Türkiye’de de son yıllarda İslam ekonomisi ve finansı alanında ortaya çıkan kurumsal gelişmeler yanında akademik alanda da birçok lisans ve lisansüstü programlar ile araştırma merkezleri açılmıştır. Bu çerçevede akademik alandaki çalışmaların derinlikli olarak yaygınlaşması ve merkez üniversitelerde yeni kürsülerin kurulması ve programların açılması sürdürülebilir finans sisteminin geleceği konusunda daha ümitli olmamızı sağlamaktadır.

Dünya ekonomisinde son yıllarda yaşanan insani ve toplumsal gelişmeler, özellikle de ekonomik, sosyal, siyasal ve finansal krizler insanlığı yeni ve alternatif arayışlara yöneltmektedir. Bu çerçevede Türkiye’den başta yakın coğrafyamız olmak üzere tüm dünyada aklı, ilmi irfanı, vicdanı, kısacası insanı yeniden merkeze alan düşünen beyinlerin ve insanlık ailesinin beklentileri ve umutları artmıştır. Bunun farkında olarak bu ülkedeki kişiler ve kurumların nitelikli çalışmalarını artırması beklenmektedir. 

İçeriği Katılım Finans 26. sayısında görüntüleyebilirsiniz. (Sürdürülebilir Finansı Yeniden Düşünmek)

Yorumlar (0)
Yorum yapabilmek için lütfen üye girişi yapınız!

Gelişmelerden Haberdar Olun

@