Bir Ekonomik Kamburluk; İşsizlik

Finansal Okuryazarlık 01.01.2021, 16:34 21.04.2021, 23:07
Bir Ekonomik Kamburluk; İşsizlik

Türkiye’deki işsizlik oranları, Ağustos 2020 itibariyle yüzde 13,2, aynı dönemde genç nüfusun işsizlik oranı ise yüzde 26,1 olarak gerçekleşerek dünya ortalamalarının üzerinde seyretmiştir. Aynı zamanda pandemi sürecinde dünya genelinde ve Türkiye’de yapılan birçok bilimsel araştırma ve ankette, insanlara virüse yakalanmak mı, yoksa işsiz kalmak mı soruları yöneltilmiştir.

Sonuçlar incelendiğinde; işsiz kalma kaygısı, gelirinin düşmesinin yaratacağı endişeler, borçlarını ödeyememe kaygısı korona virüse yakalanmaktan daha ağır basmaktadır. Ekonomisi küresel ortalamaların üzerinde büyüme gösteren ülkelerde bu kadar yüksek oranlı işsizlik gerçekleşmesinin altında yatan sebepleri birlikte inceleyeceğiz.

Birçok firma kârın büyük bir bölümü ile yıl sonunda gayrimenkul yatırımı yapmaktadır

Ülkemizdeki firmaların çoğunluğu her sene kârlarını arttırarak faaliyetlerini sürdürmeye devam etmektedir. Artan kârlılık neticesinde birçok firma sahibi üretim ve yatırım projelerine öncelik vermek yerine, elde ettikleri kârın büyük bir bölümü ile yıl sonunda gayrimenkul yatırımı yaparak duran varlıklarına varlık eklemektedir. Örneğin; A firması iplik tedarik ederek yurtdışına kumaş ihraç eden bir firmadır ve bu firmanın 50 adet makine parkuru ve 150 çalışanı bulunmaktadır. Firma verimli bir yıl geçirerek büyümesini sürdürmüş ve ülke ekonomisine katma değer sağlamıştır. Sene sonu gelip firma bilançoları çıktığında firma sahibinin kazançlı bir yıl geçirdiğini düşünülmektedir.

Ülkemizde yaşanan kronik problem tam olarak bu safhada ortaya çıkmaktadır. Çünkü firma sahipleri ellerinde bulunan kârları, yeni yılda makina parkuruna yatırım yaparak istihdamlar alanları oluşturmak yerine kârlılıklarının kayda değer bir kısmı ile gayrimenkul yatırımı yapmayı tercih etmektedir. Kendilerince haklı sebepleri bulunabilir. Türkiye’nin herhangi bir bölgesinden arsa, konut, işyeri vb. alımı yaparak para kazanmak kendileri için daha pratik ve daha kolay bir yol olacaktır. Hatta yerine göre gayrimenkul daha getirili bir yatırım aracı olacaktır. Fakat bunun sebebi de iktisat biliminin temel kuramlarından olan arz talep fiyat dengesinden kaynaklanmaktadır. Şöyle ki; bir şeye olan talep artarsa o talebin doğuracağı arz miktarı da artar. Aynı zamanda talep neticesinde fiyatlar genel düzeyi de artarak enflasyona sebep olur. Konuyla bağdaştıracak olursak; firma sahiplerinin ellerinde bulundurdukları kârlar düzenli olarak taşınmaz yatırımlarına dönüşür ve bu durum firmalar arasında yaygınlaşan bir anlayış olur ise hem taşınmaz fiyatları normal fiyatların üzerinde seyreder, hem talep kaynaklı taşınmaza bağlı bir ekonomi oluşur, hem de işsizlik oranları yüksek seyretmeye devam eder ki ülkemizde de buna benzer bir ekonomik denklem bulunmaktadır.

G20 topluluğu küresel dünya ticaretinin yüzde 80’ini gerçekleştirmektedir

Dünyanın en büyük 20 ekonomisini kapsayan G20 topluluğu küresel dünya ekonomisinin yüzde 85’ini ve dünya ticaretinin yüzde 80’ini gerçekleştirmektedir. Türkiye de bu topluluğa üye ülkeler arasındadır. Burada Türkiye’yi diğer üye ülkelerden olumsuz anlamda ayrıştıran bir veri bulunmaktadır. O da işsizlik verisidir.  Topluluğa ait en güçlü ekonomilerden olan ABD, İngiltere, Avustralya, Almanya gibi ülkelerde kazançların ve kârların genellikle üretim ve yatırım projelerine harcanarak sermayenin şirket içi kaynaklara aktarıldığını görülmektedir. Neticede yeni istihdam alanları oluşturulabilmektedir. Bu ülkelerdeki işsizlik oranları, hipotezi doğrular niteliktedir.

Büyüme rakamlarımız rekor seviyede artarken işsizlik oranlarımız da yatay seyretmektedir

Son açıklanan 2020 üçüncü çeyrek büyüme verilerine göre; Türkiye ekonomisi yüzde 6,7 büyüme oranı ile G20 ülkeleri arasında üçüncü çeyrekte en hızlı büyüyen ülke olmuştur. Bu oran sahip olduğumuz potansiyeli belli bir dönem için de olsa net olarak ifade etmektedir. Normal şartlarda olması gereken, büyüme dediğimiz gayri safi milli hasıla artarken işsizlik oranlarının düşmesidir. Bu iki durum ters orantı mantığı ile çalışmaktadır. Hasılanın artması demek daha fazla iş imkânı, daha fazla iş sahası ve daha fazla gelir anlamına gelmektedir. Fakat ülkemizde bu matematik ters işlemektedir. Büyüme rakamlarımız rekor seviyede artarken işsizlik oranlarımız da yatay seyretmektedir.

Ters işleyen bu matematiği normal seyrine döndürebilmek adına, sermayenin dolaşımını sektörler arasında yaygınlaştırmak ve üretim odaklı bir büyüme modeli geliştirmek, ekonomik kambur haline gelen işsizlik sorununu zamanla ortadan kaldıracaktır.

Ahmet Necip Demir

Yorumlar (0)
Yorum yapabilmek için lütfen üye girişi yapınız!

Gelişmelerden Haberdar Olun

@