Türkiye'de Finansman, Altyapı, Varlık Yönetimi, Sermaye Piyasaları Ve Sorumlu Finans Girişimleri

Finansal Raporlar 11.12.2020, 23:44
Türkiye'de Finansman, Altyapı, Varlık Yönetimi, Sermaye Piyasaları Ve Sorumlu Finans Girişimleri

Cumhuriyetin Mayıs 2020'de euro ve dolar ihraçlarıyla pazara dönmesiyle birlikte, Sukukun ihraççı Devlet kanallarına zorunlu piyasa koşullarında sunacağı faydaları değerlendirebiliyoruz. Finansman kaynaklarını geliştirirken bir yandan da likidite ve sermaye yönetimini geliştirmek isteyen Türk bankaları için Sukuk bir seçenek olmaya devam ediyor mu? Blockchain gibi araçlarla birlikte teknoloji, Türkiye'deki sermaye piyasası ve varlık yönetimi konularında yenilikler getirmek için nasıl kullanılabilir? Cumhuriyet'in ilk yeşil Sukuk ihracını da yapmasıyla, sürdürülebilir ve sorumlu yatırım konuları Türkiye'de nasıl daha da geliştirilebilir ve ülkenin katılım finans ve yatırım faaliyetlerine BM Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları uygulanabilir mi? Sosyal tahviller ülke için bir fırsat olabilir mi? Türkiye'deki emeklilik fonu sektörü hakkındaki son gerçekçi değerlendirmeler ne durumda, katılım finans sektörü bu konuda nasıl bir rol oynayabilir? Son olarak da ülkenin önümüzdeki yıllar için altyapı gerekliliklerini incelediğimizde Şeri uyumlu olanaklar ile nasıl finansmanlar sağlanabileceğini, etkili risk yönetiminin nasıl kurulabileceğini ve kamu/özel ortaklıklarının geçerli fırsatlar sunup sunmadığını sormak istiyoruz.

FİNANSMAN, FINTECH VE SORUMLU FİNANS

Cumhuriyetin Mayıs 2020'de euro ve dolar ihraçlarıyla pazara dönmesiyle birlikte, IFN Türkiye Forumu'nun T.C. Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisi İslami Finans bölümü direktörü Tarık Akın'ın moderatörlüğünde gerçekleşen ikinci panelinde sermaye piyasalarına, finansmana, fintech'e ve piyasadaki sorumlu finans yönlerine değinildi. Tartışmada ekonomik toparlanmada sukukun rolü, teknolojinin inovasyona katkısı ve sürdürülebilir ve sorumlu yatırımlarla Türkiye'de yürütülebilecek gelişmeler konuşuldu.

Ulusal İslami Ekonomi ve Finans Komitesi'nde İslami Ekonomi Destekleme Ekosistem direktörü Dr. Sutan Emir Hidayat da küresel endüstriye Endonezya perspektifinden bakarak 2021 yılı için aşağı yönlü riskleri ve bu risklerin Türkiye'deki İslami finans sektöründeki muhtemel yansımalarını anlattı. "2021'de İslami finans sektörünün küresel büyümesinin yavaşlamaya devam edeceğini düşünüyorum. Hafif bir toparlanma ve düşük ila orta, tek haneli bir büyüme öngörüyoruz. Açıkçası önceliğimiz COVID-19 aşısı olmalı, Sukuklar da bu aşıların temininde finansman çözümü olacaklardır."

Tartışmanın önemli başlıklarından biri de Türkiye'nin katılım bankacılığı payını 2025'e kadar %15'e çıkarma hedefiydi, bu gerçekçi bir hedef mi? "İİT ülkeleri arasında yalnızca üç tanesi G20 üyesi, Türkiye de onlardan biri. Türkiye, İslami finans da dâhil olmak üzere bölgenin ekonomik gelişiminde hayati bir öneme sahip," diye vurguluyor Dr. Sutan. "Fakat mücadele etmemiz gereken birkaç zorluk var. Bunların arasında okuryazarlık ve farkındalık var. Okuryazarlık ve finansal katılım arasında da kesin bir ilişki mevcut. İslami finans alanında yasal çerçeveler ve altyapılar hâlâ yetersiz. Daha fazla ürün inovasyonuna yatırım yapmalıyız. Ürün skalasının dar olması katılım bankalarını hâlihazırda sınırlıyor. Ayrıca sukuk için daha aktif bir ikinci pazara da ihtiyacımız var. Sukukun çift vergilendirilmesi meselesini artık çözdük ama yine de daha fazla şirket için teşvik çalışmaları yürütmeliyiz. Başka bir mesele de döviz riski. Türk lirası bu kadar istikrarsızken dolar cinsinden sukuk risk oluşturuyor. Tüm bu sorunları halleder, ülkede İslami finans çalışmaları için net bir ana plan oluşturursanız istediğiniz %15'e ulaşırsınız inşallah." Fakat herkes bu kadar iyimser değildi. Vakıf Katılım Bankası Hazine ve Strateji Grubu başkan yardımcısı ve hazine başkanı Tarık Börekçi, elde olan rakamlarla detaylı bir finansal analiz gerçekleştirdi. "Türkiye'de katılım bankalarının büyüyebileceği geniş bir alan mevcut. Bunu başarmanın anahtarının da sermayelendirme, daha geniş bir iş gücü ve dijitalleşme olduğunu düşünüyorum." "Fakat finans açısından bakıldığında yüzde 15'e ulaşmanın önündeki en büyük engelin de sermayelendirme olduğunu görüyorum. Denge tablosunu %15'lik pazar payına ulaştırmak için ihtiyaç duyulan toplam likidite rakamları ile öngörülen rakamlar arasında 60 milyar TL'lik (7,13 milyar ABD doları) bir uçurum var. Bankaların bu boşluğu kapatacak kadar sermaye planına sahip olduğunu zannetmiyorum, o yüzden hedefimiz çok da gerçekçi olmayabilir. Fakat pazara yeni aktörlerin katılımıyla bu sayıları ve öngörülerimizi değiştirebiliriz."

Tarık Börekçi ayrıca yerel bir Sukuk piyasası geliştirme potansiyeli hakkında da iyimser konuştu. "Sukuk, daha uzun sermaye piyasalarına erişim şansı sağlamanın yanı sıra finansman kaynaklarımızı da çeşitlendiriyor. Katılım bankaları yerel piyasalarda aktif olarak sukuk ihracında bulunuyor zaten, bir de bunun yanında katılımcıların İslami finansmanı seçebileceği emeklilik fonu sistemini geliştirirsek yerel sukuk piyasası mutlaka daha fazla büyüyecektir." Türkiye için umut vaadinde bulunan bir diğer büyüme alanı da İslami fintech. DDCAP yardımcı direktörü Leilya Shamel de sektördeki fırsatlara değindi. "Türkiye'nin potansiyeli çok yüksek. Öncelikle Avrupa ve Asya arasında uzanan coğrafi konumuyla hem kullanıcılar hem de tedarikçilere daha büyük piyasalara açılma fırsatı sunuyor. İkinci olarak da ülke nüfusunun çoğunluğu Müslüman ve nüfus yeni girişimlere çok sıcak bakıyor. Hükûmet öncelikle kamunun farkındalığını artırmaya odaklanmalı. İslami fintech'in gelişimi için bu nokta çok önemli. İkinci olarak da pazara katılanların kendilerini güvende hissetmeleri için desteklerle, düzenleyici çerçevelerle, kum havuzlarıyla, hızlandırma modelleriyle güven oluşturulmalı. Üçüncü olarak da finansman bulundurma. Fintech geliştiricilerinin çoğu küçük start-up şirketlerinden geliyor ve finansmana erişim konusunda zorluk yaşayabiliyorlar. Risk sermayesi, özel sermaye ve yatırım fonları bu sektörün gelişmesinde daha büyük bir rol oynayabilir."

Wethaq Capital Markets'ın baş araştırma görevlisi Alaa Alaabed, sermaye piyasalarındaki gelişmelere, özellikle de küresel pandemiden kurtulmak için insanların daha kapsayıcı ve sürdürülebilir yollara odaklandığına dikkat çekti. "ESG (çevresel, sosyal ve kurumsal yönetim) fonlarının daha iyi performans gösterdiğini görüyoruz, ayrıca hem ihraççılardan hem de yatırımcılardan yeşil ve sürdürülebilir ihraççılara karşı artış gösteren bir ilgi var." İslami alanda, Türkiye de dâhil olmak üzere bu alanda bir dizi girişim gördük. IDB, Haziran 2020'de ilk sürdürülebilirlik sukuk ihracını gerçekleştirdi. Umuyoruz ki böylesi bir girişim, yeşil ve sürdürülebilir sukuk ihracını daha da geliştirecek ve teşvik edecek. Ayrıca finansman aracı olarak Vakıf'a da daha fazla odaklanmalıyız."

Son olarak, Al Maali Group CEO'su Wail Aaminou da Türkiye'nin, BM Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerini katılım finans faaliyetlerine nasıl uyarlayabileceğini anlattı. "Asıl yapmamız gereken İslami finans ile etki finansmanını/ithalat finansmanını aynı çatı altında buluşturmak," diyor. "İlgi çekici bir değer önerisi elbette ancak burada en can alıcı nokta pazarlama. Sermaye çekmemiz, yetenekli insanları çekmemiz ve çok farklı aktörleri bir araya getirmemiz gerek." Tartışmanın tamamını dinlemek için panel kaydına buradan ulaşabilirsiniz.

ANA FİKİRLER

• İslami finans, etki yatırımına odaklanmalıdır. Etki yatırımı, İstanbul Finans Merkezi projesinin de odaklanması gereken alanlarından biridir.

• Etki yatırımı aynı zamanda İslami finans kurumları için somut bir değer önerisi sağlama potansiyeline sahiptir.

• Yalnızca kâr ve zarar paylaşımı sözleşmelerine odaklanmak yerine, karma finansman kullanılmalıdır. Burada, Vakıf, fintech ve diğer geleneksel ürünleri birleştiren sözleşmeler ve ürünler, özellikle COVID-19 sürecinde ve sonrasında sosyal finans hedeflerine ulaşmada önemli rol oynayabilir.

• Türkiye, risk paylaşımı sözleşmelerinde risk almaktan kaçınan kişileri çekmek için risk garanti mekanizmalarını da değerlendirmelidir.

• Katılım bankalarının sermayelendirme ve likidite ihtiyaçları karşılandığı ve uygun politika araçları geliştirildiği takdirde, Türkiye 2025'teki %15'lilk pay hedefine ulaşılabilir.

• Katılım bankalarının likidite yönetimiyle ilgili bir diğer konu da kısa vadeli katılma hesaplarıdır. Bu kısa vadeli hesaplar aktif-pasif uyumsuzluğunu ve yüksek likidite ihtiyacını doğurmaktadır.

• Türkiye'deki İslami finans stratejileri, finansal okuryazarlık ve farkındalık kazandırmaya da odaklanmalıdır. Bunlar, talep tarafındaki temel unsurlar.

• Yeşil ve sürdürülebilir Sukuk'a yönelik genel yüksek talep fazla taahhüde yansımıştır. Bu potansiyel değerlendirilmeli, Türkiye yeşil ve sürdürülebilir Sukuk ihraç etmelidir.

• Fintech tabanlı Sukuk, Hazine Müsteşarlığı için yüksek potansiyel ve maliyetleri düşürme fırsatı sunuyor. Tarık Akın, T.C. Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisi İslami finans bölüm direktörüdür.

Türk hükûmeti, İslami finansın payını 2025 yılına kadar %6'dan %15'e çıkarmak istiyor. Ancak bu amaca ulaşmak için hem katılım bankalarının hem de sermaye piyasası katılımcılarının ortak çaba göstermesi gerek. Finansmanın çoğu kısa vadeli mevduatlardan (%80) ve sadece küçük bir kısmı Sukuk ihraçlarından (%20) geldiği için likidite kıtlığı yaşanıyor. Bankaların mevduatları ve kredi koşulları arasında da uyumsuzluk var. Türk lirasındaki dalgalanmalar yüzünden döviz kuru riski de Sukuk ihracı için bir başka zorluk anlamına geliyor. İslami fintech, sermaye piyasalarının gelişmesinde iyi bir çözüm ve itici güç olabilir, destek sağlayabilir. Fintech, ihraççılara maliyet ve zaman açısından verimli çözümler sağlarken yatırımcıların dijital platformlar aracılığıyla güvenli bir şekilde yatırım yapmasına olanak tanır. Türkiye, İslami fintech alanında bilgi ve uzmanlık açısından bölgesel bir merkez olabilir, bu konuda büyük bir potansiyele sahip. Ülkede İslami fintech'i teşvik etmek için hâlihazırda politikalar geliştiriliyor. Leilya Shamel, DDCAP'de yardımcı direktördür.

Türkiye'nin önemli küresel İslami bankacılık piyasalarından birine ve uzun vadede büyüme potansiyeline sahip olduğunu vurgulamak isterim. Türkiye bölgesel bir güç ve Avrupa ile Asya'yı birbirine bağlayan stratejik konumu ile G20 üyesidir. Ancak, Türk katılım ekosisteminin ve İslami bankaların gelişmesi için halledilmesi gereken zorluklar vardır, birkaçına göz atalım: (1) İslami bankacılık ve finans ürünleri hakkında kamu okuryazarlığı ve farkındalığı eksikliği (2) tam yetkili İslami finans düzenleyici çerçevelerinin ve Şeri hüküm yapısının eksikliği (3) İslami bankacılık ürünlerinin çeşitliliğinin yetersiz olması ve (4) Sukuk için aktif bir ikincil piyasanın olmaması (likidite yönetimi sorunu). Tüm bunlar, Türk hükûmetinin ve diğer paydaşların zorlukları nasıl ele alacaklarına ve 2025 için %15'lik pazar payı hedeflerine ulaşmak için nasıl stratejiler planlayıp uygulayacaklarına bağlı. Dr. Sutan Emir Hidayat, Ulusal İslami Ekonomi ve Finans Komitesi'nde İslami Ekonomi Destekleme Ekosistem direktörü.

İstanbul Finans Merkezi projesini etki finansmanı üzerine inşa ederek İslami finans ile konvansiyonel finansı aynı değer önerisi altına getirebiliriz. Uluslararası yetenekleri çekmek ve konu hakkında farkındalığı yükseltmek çok ama çok önemli. Finans ile sürdürülebilir kalkınma amaçlarını uyumlaştırmaya Birleşmiş Milletler Çevre Programı Finans Girişimi'nin Sorumlu Bankacılık Prensipleri, Sürdürülebilir Sigorta Prensipleri ve Sorumlu Sigorta Prensipleri gibi uluslararası standartları benimseyerek başlayabiliriz. Standartlar yavaş yavaş zorunlu hâle getirilebilir. Etki finansmanında risk paylaşımı araçları geliştirmek için bazı stratejiler benimsenebilir: 1) karışık finans araçlarıyla kâr amaçsız finansmanlar geliştirilebilir, 2) risk garantisi mekanizmaları geliştirilebilir, 3) bir derecelendirme altyapısı getirilebilir ve 4) fintech'e destek sağlanabilir. Wail Aaminou, Al Maali Group'ta CEO'dur.

Yorumlar (0)
Yorum yapabilmek için lütfen üye girişi yapınız!

Gelişmelerden Haberdar Olun

@