Dijitalleşmeye İten Pandemi: COVID-19

Dijitalleşme hayatımızın vazgeçilmez bir parçasıdır ve COVID-19 da bizlere, dijitalleşme konusunda hızlı bir dönüşüm imkânı sağlamıştır. 

Kapak Konusu 09.10.2020, 23:36
Dijitalleşmeye İten Pandemi: COVID-19

Dijitalleşme hayatımızın vazgeçilmez bir parçasıdır ve COVID-19 da bizlere, dijitalleşme konusunda hızlı bir dönüşüm imkânı sağlamıştır. 

Teknolojik gelişmeler sayesinde küresel ölçekteki firmalar; müşterilerini, tedarikçilerini ve ortaklarını etkili bir şekilde birbirine bağlayabilmiştir. Bilgisayar ve internet sayesinde; fiyatlandırmayı dengeleyebilme, arz-talebi ayarlayabilme, dağıtımların denetimini yapabilme ve müşteri memnuniyetini kontrol edebilme gibi birçok önemli uygulama mümkün olmuştur. Üstelik bu tarz gelişmeler, çalışma ortamları kadar toplumları da dijitalleştirmektedir.

Dijitalleşme, COVID-19 ile zirveye taşınmıştır

21’inci yüzyıl; Endüstri 4.0 tartışmalarının, akıllı teknolojilerin, robotların, otomasyonun ve nesneler arası iletişimin hâkim olduğu yeni bir dönemin habercisidir. Dijital çağa geçişi hızlandıran bu gelişmeler, yeni tip koronavirüs (COVID-19) ile zirveye taşınmıştır. Öyle ki içinde bulunduğumuz dönemde dijitalleşme, küresel ölçekte bütün sosyal sistemleri etkisi altına almıştır. COVID-19 pandemisiyle birlikte korku, kaygı, risk ve belirsizliklerin gölgesi altına giren toplumsal yaşantımız ise yeniden şekillenmeye başlamıştır. Belki de uzun bir sürece yayılacak olan dijital çağa geçiş, salgınla birlikte büyük hız kazanmıştır. Özellikle pandemi sürecinde sosyal ilişkiler, toplum sağlığını korumak için yeniden şekillenmiştir. Ekonomik alanda

ise işveren ve çalışan açısından geleneksel çalışma bi çimlerinin alternatiflerinin de mümkün olduğu yine bu dönem test edilmeye başlamıştır. Bu testlerden çıkan sonuçlar ise dikkatlice incelenmelidir.

Yeni ihtiyaçlar ve eğilimler

Bireysel ve kurumsal anlamda yeni ihtiyaçları ortaya çıkaran pandemi dönemi, güncel üretim ve tüketim eğilimlerini de görünür kılmıştır. Arz-talep dengesinin değişmesi sonucunda bazı sektörlere olan yönelim yoğunlaşmıştır. Uzaktan eğitim, esnek çalışma, e-ticaret ve evden çalışma gibi kavramlar da bu süreçte ön plana çıkmıştır. Yaşanan pandemiden turizm ve gıda sektörü de ciddi anlamda etkilenmiştir. Yine bu dönem; tiyatro, sinema ve konser başta olmak üzere tüm sanatsal ve sportif faaliyetler âdeta rafa kaldırılmıştır. Ardından bahsi geçen etkinliklerin de dijitale uyum sağlama zorunluluğu gündeme gelmiştir.

Dönüşen iş gücü piyasası ve çalışma koşulları

Pandemi süreci, kurumların işleyiş ve iletişim biçimini dijitalleştirmiştir. Ülkemizin henüz içinde bulunmuş olduğu yüzyılda tanışmaya başladığı alternatif çalışma biçimleri, COVID-19 süreci ile hemen hemen tüm sektörler tarafından değerlendirilmeye çalışılan bir alana evrilmiştir. Sınırlı temas, toplu hâlde bulunmama gibi durumlar iş yeri ve ofis anlayışını etkileyerek mekânsal sınırları esnemeye zorlamıştır. Bu kapsamda uzaktan, kısa süreli, dönüşümlü ve esnek çalışma modelleri belirginleşmiştir. İş yapış modellerindeki yeni yönelimler ise uzaktan işleyiş

sürecinin sağlıklı bir şekilde yönetilebileceğine ilişkin alternatiflerin ön denemesini oluşturmuştur. Çalışma disiplini, iş akışı, iş yeri ve çalışanlar arası iletişim, dijital kanallar vasıtasıyla yapılanan bir hâl almıştır. Bu manada mesai anlayışına ve iş yerinin katı sınırlarına darbe vuran pandemi, doğru bir planlama ile esnek çalışma modellerinin de verimli olabileceğini göstermiştir. Zira teknolojik donanıma sahip olan; dijital ortama da en hızlı şekilde uyum sağlayabilen kurum ve işletmeler, bu süreci en az zararla kapatmıştır. Esnek çalışma modellerinin iyi ve hızlı şekilde uygulandığı kurumlar, teknoloji alanında faaliyet gösterenler olmuştur. Esnek çalışmadan alınan verimli sonuçlar ve olası salgınların yaşanabileceğine ilişkin beklentiler, uzaktan çalışma modelinin uzun vadeli şirket planları arasında yer almasını sağlamıştır. Aynı zamanda bu doğrultuda, yeniden yapılanma yönünde kararlar alındığı görülmektedir. Takdir edersiniz ki her yenilik, beraberinde köklü bir değişimi de getirmektedir.

Finans işlemlerindeki dijitalleşme hız kazandı

Öte yandan ülkemizdeki diğer pek çok işletme gibi finansal anlamda faaliyet gösteren kurumlar da COVID-19’un zorunlu kıldığı dijitalleşmeye uyum sağlamaya çalışmıştır. Bu kapsamda ilgili kurumların pandemi öncesinde teknolojiye yaptığı yatırımlar, tabiri caizse salgın sürecinde meyvesini vermiştir. Konuya katılım bankaları özelinden bakacak olursak sözkonusu kurumların mobil bankacılık uygulamalarıyla gerçekleştirilebilen finansal işlemler, bireylerin ve dolayısıyla da toplumun hayatını kolaylaştırmıştır. Yine bahse konu dönemde ATM’lerdeki para çekme limiti yükseltilmiş, esnek çalışma sistemine geçilmiş, risk grubundaki çalışanlara idari izin verilmiş ve gerçekleştirilmesi gereken işlemler kısıtlanmadan gündelik hayatın akışı devam ettirilmeye çalışılmıştır. Özetle ülkemizdeki finansal kuruluşların çoğunun, bu dijitalleşme sınavında başarı sağladığı görülmektedir. Üstelik yine bu dönemde kurumların teknoloji konusundaki eksikliklerini tespit etmesi de hayli kıymetli bir diğer etken olarak gösterilebilir.

Maddi giderler azaldı

Bahsettiğim gibi esnek çalışma modeline sahip olan şirketlerin pandemi sürecindeki değişimlere daha hızlı uyum sağladığı görülmüştür. Ulaşım için zaman ve para kaybının azalması; yemek, elektrik, şehirlerarası ve yurt dışı seyahatlerin minimum seviyeye inmesi hem çalışanların hem de işletmelerin maddi giderlerini azaltmıştır. Gerek yurt içi gerekse yurt dışı tüm toplantıların, seminerlerin ve görüşmelerin askıya alındığı bu süreçte çalışmalar; online görüşmeler ile devam ettirilmiştir. Bahse konu dönemde seyahatlerin yerini canlı bağlantılar ve video konferanslar almıştır. Dolayısıyla çoklu video görüşmeleri sağlayan iletişim kanalları da sıklıkla kullanılmıştır.

Yeni çalışma temposu, çalışan adaptasyonunu zorunlu kıldı

Geçici panik ortamının yanı sıra yeni çalışma temposu, çalışanların adaptasyonunu ve motivasyonunu sağlamayı da gerekli kılmıştır. Bu süreçte şirketlerin insan kaynakları birimleri kriz yönetimi sürecinde aktif rol oynamıştır. Sözkonusu birimler iş akışı için koordinasyonu ve çalışan motivasyonunu sağlamaya yönelmiştir. Bunun yanı sıra çalışanlara beceri ve bilgi eğitimleri verme konusunda da çeşitli stratejiler geliştirilmiştir. Öte yandan bu süreç, çalışanları dijital beceriler edinmeye ve dijital alanda işlevsel hâle gelmeye zorlamıştır. İş yerinde maske ve dezenfektan kullanımı gibi hijyen unsurlarının arttırılması da bizlere, çalışan sağlığının ön plana çıkarıldığını göstermektedir. Bunların yanı sıra yaşanan kriz durumu, tüm işletmeleri dijitale evrilme konusunda eğitmiştir. Bu durum yatırım yapılacak iş kollarını, emek piyasasını ve çalışma koşullarının da yöneleceği alanları etkileyebilmektedir. COVID-19, teknolojinin iş piyasasındaki merkezliğini hızlandırmış ve bu araçlara yapılacak yatırımların en büyük teşvik edici unsuru olmuştur.

İşletmelerin var olma mücadelesi

COVID-19 pandemisi gereğince pek çok işletmenin çalışma saatleri Hükûmet yetkilileri tarafından yeniden düzenlenmiştir. Sürece uygun şekilde dönüşüm sergileyen kurumların ise kendilerini büyük oranda koruyabildikleri görülmüştür. Uzaktan çalışmanın pek mümkün olmadığı sektörlerde; vardiyalı, dönüşümlü ve kısa süreli çalışma sistemleri tercih edilmiştir. Evden çıkmak istemeyen tüketiciler için paket servisler, gel-al uygulamaları ve online satışlar da yine salgın döneminde ön plana çıkan yönelimlerin başlıcalarıdır. Bunun yanı sıra çoğu işletme, e-ticaret alanında yer alabilme ve rekabet edebilmeye yönelik girişimlerde bulunmuştur.

Pandemi sürecinde belirginlik elde eden uzaktan çalışma; “yalnızca evden değil, bulunduğun yerden çalışma” anlamı kazanmıştır. Günümüzde çoğu personel uzaktan çalışmaya başlamış; insanların ve kurumların bağlantı kurabilecekleri ortamlar değer kazanarak yeni iş profilleri ortaya çıkmıştır. Veriyi daha iyi anlayan, kullanan ve uzaktan çalışarak değer katan bu iş gücü, şirket ve kurumların esas kadrosunu oluşturmaktadır. Bu manada dijitalleşmenin bir trend olarak varlığını sürdürmesi, âdeta kaçınılmaz görünmektedir.

Dijital zorunluluk ve teknolojik yatırımın önemi

COVID-19 pandemisi, işletmelerin ve kurumların hayatta kalabilmesi adına gerçekleştirmesi gereken dijital dönüşümlerini hızlandıran itici bir güç olarak tarihteki yerini almıştır. Diğer bir ifadeyle endüstriyel alanda, eğitimde ve çalışma disiplininde de oldukça köklü değişiklikler yaşanmaktadır. Ekonomik alanda kendisini gösterecek yeni bir krizin etkisi; ülkelerin ve şirketlerin pandemi sürecini nasıl yönettiklerine, yer aldıkları sektöre, teknolojiyi kullanım alanlarına ve biçimlerine göre değişkenlik gösterecektir. Zira yeni süreç, işletmeleri dijital alanda var olmaya yönlendirmiştir. Tüketicilerin online platformlara kayan eğilimlerinin de gelecek dönemde daha çok artacağını söylemek, hiç zor değildir.

Sanayi faaliyetlerimiz ve eğitimimiz de dijitalleşti

T.C. Ticaret Bakanlığı himayesinde ve Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) koordinasyonunda Birleşik Arap Emirlikleri’ne (BAE) yönelik gerçekleştirilen sanal sektörel ticaret heyetine katılan firma sayısının yüksekliği ve dijital ortamda gerçekleştirilen 200 görüşme, işletmelerin yeni durum karşısındaki değişimlerine bir örnek oluşturmuştur. Dahası Türk-Rus Enerji Uzmanları Toplantısı’nın dijital ortamda yapılması ve kimi önemli kurumların evden çalışmayı kalıcı hâle getirmesi, yaşanan önemli dönüşümlerden bazıları olarak sıralanmıştır. T.C. Millî Eğitim Bakanlığı tarafından 23 Mart 2020-19 Haziran 2020 arasında 5 milyon 900 bin canlı ders gerçekleştirilmiştir. Eğitim Bilişim Ağı (EBA) yaklaşık 8,5 milyonun üzerinde kullanıcı öğretmen ve öğrenci tarafından 3,5 milyar kez tıklanmıştır. Bu rakamlarla EBA Türkiye’de en çok ziyaret edilen site olmuştur. Sözkonusu dönemde sitenin dünyadaki sıralaması ise üç olarak kayıtlara geçmiştir.

Dönüşebilir ekosistem ve dijital yeterlilik

Kuşkusuz pandemi sürecinde ayakta kalabilen ve kârlı çıkan alanlar, teknolojiye yatırım yapan ve kendisini yeni den organize eden kuruluşlar olacaktır. Zira yaşadığımız pandemi çalışanların ve yöneticilerin görev tanımlarını değiştirmiştir. Salgın; işletmeleri, kamu kurumlarını ve eğitimcileri alternatif çalışma biçimi arayışlarının yanı sıra dijital beceriler edinmeye de zorlamıştır. Yeni çalışma biçimlerinin toplumların yeni normali olup olmayacağı sorusu ise yine işletmelerin bu süreci yorumlama ve deneyimleme biçimine göre sonuçlanacaktır. Özetle COVID-19 gibi küresel krizlerin karşısında en büyük dayanağımız, dijital teknoloji ve dönüşebilir ekosistemdir. Bu manada dijital yeterlilik düzeyinin oranı ve dijital dönüşüme ivme kazandıran bilişim sektörünün varlığı, sürdürülebilirlik noktasında yarar sağlayıcıdır. Diğer önemli bir husus da dijital teknolojileri kullanmak kadar dijital dönüşüm teknolojilerini geliştirecek politika ve stratejilere sahip olma gerekliliğidir. Zira değişim devam etmektedir ve defaatle belirttiğim gibi yerinde sayan kurumlar, geleceğin dünyasında güçlü bir şekilde konumlanamayacaktır. Bu nedenle her işletme gelecek planlamaları listesinin en başlarına, dijitalleşmeyi konumlandırmalıdır.

Yeni şartlara hazırlanamayanlar, rekabetçiliğini yitirecek

Son söz olarak COVID-19 pandemisi; üretim ve tüketim ilişkilerinin neredeyse tüm aşamalarını değiştirirken, insanlar ve kurumlar arası rekabeti de gittikçe derinleştirmektedir. Bu şartlar altında yeni düzene hazırlanmayan bireyler, kurumlar ve ülkeler; 21’inci yüzyılın rekabetinde ne yazık ki yer alamayacaktır. Artan dünya nüfusu ve çevre sorunları karşısında yeni bir bilinç düzeyi sağlanamaması durumunda, küresel ölçekli risklerle iç içe kalmak sıradan bir hâle bürünecektir. Salgınla birlikte bundan sonra hiçbir şeyin, daha önceki dönemler gibi olmayacağı muhakkaktır. Ezcümle dijitalleşme hayatımızın vazgeçil(e)mez bir parçasıdır ve COVID-19 da bizlere, dijitalleşme konusunda hızlı bir dönüşüm imkânı sağlamıştır. Bu imkânı doğru kullananlar ise geleceğin kazananları olacaktır.

Akdeniz Üniversitesi Sosyoloji Bölümü Prof. Dr. Suat Kolukırık

Yorumlar (0)
Yorum yapabilmek için lütfen üye girişi yapınız!

Gelişmelerden Haberdar Olun

@