Katılım Bankacılığı Yükselişini Sürdürüyor

Vakıf Katılım Genel Müdürü İkram Göktaş ile katılım bankacılığı sektörünü konuştuk Yazı: Merve Kantarcı TKBB Yönetim Kurulu Üyesi ve Vakıf Katılım Genel Müdürü İkram Göktaş ile katılım bankacılığı sektörünü konuştuk....

20 Kasım 2017, 13:55
Katılım Bankacılığı Yükselişini Sürdürüyor

Vakıf Katılım Genel Müdürü İkram Göktaş ile katılım bankacılığı sektörünü konuştuk


Yazı: Merve Kantarcı

TKBB Yönetim Kurulu Üyesi ve Vakıf Katılım Genel Müdürü İkram Göktaş ile katılım bankacılığı sektörünü konuştuk. Göktaş ile gerçekleştirdiğimiz söyleşide, katılım bankacılığı sektörünün hedefleri, İstanbul’un İslami finansın merkezi olabilecek donanıma sahip olmasının avantajları ve dünyada yaşanan gelişmelerin bankacılık sektörü üzerindeki etkisine kadar birçok konuya değindik.

1. Vakıf Katılım’ın kuruluşundan bugüne geçen sürecini rakamlar ile değerlendirir misiniz? 2017 yılını nasıl tamamlayacağınızı öngörüyorsunuz?

Vakıf Katılım olarak 2016 yılının Şubat ayı sonunda hizmet vermeye başladık. Gençliğimizin getirdiği dinamizm, takipçisi olduğumuz kadim vakıf kültürünün yüzyıllara dayanan birikimi ve kamu desteği nedeniyle hızlı bir olgunlaşma ve büyüme süreci geçiriyoruz. T.C. Başbakanlık Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün sermayemizin tamamına sahip olması ve kamu kurumu olmanın yanında vakıf hassasiyetini de bünyemizde barındırıyor olmamız, yoğun bir ilgi ve teveccühle karşılaşmamıza vesile oldu. Yeni bir katılım bankası olarak ilk etapta hızla şubeleşmek ve olabildiğince çok müşteriye temas etmek için çalışıyoruz. Kuruluşumuzun birinci yılı dolmadan 30 şube hedefimizi yakaladık. Strateji ve hedefler kapsamında şubeleşme çalışmalarına 2017 yılında da ağırlık vererek Ağustos ayı başında 49 şube sayısına ulaştık. Kurulduğumuz günden bugüne sürekli büyüyerek ilerliyoruz. 2017 yılının ilk yarısında toplam 49,74 milyon TL net kâr elde ederek başarılı bir performans sergiledik. Aktif büyüklükte 2016 yıl sonuna göre yüzde 79’luk bir büyüme göstererek 8,4 milyar TL’ye ulaştık. Vakıf Katılım olarak 6,62 milyar TL fon toplarken, reel sektöre 7,6 milyar TL finansman desteği sağladık. Aynı dönemde öz kaynaklarımız 923,54 milyon TL olarak gerçekleşirken, sermaye yeterlilik oranımız ise yasal yükümlülük seviyesinin üzerinde yüzde 16,89 olarak kaydedilmiştir.

2. Ürün ve hizmetler konusunda ana hedeflerinizi değerlendirir misiniz? Bundan sonra yeni çalışma planları var mı?

2017 yılında tüm finansal kalemlerde bir önceki yıla göre yüzde yüzlük bir büyüme hedefi koyduk. Şu ana kadar sergilediğimiz performans bu hedefleri yakalayabileceğimizi gösteriyor. Katılım Bankacılığı sistemi, üretimi destekleyen bir ekonomik model olduğu için doğal olarak KOBİ segmentinde ağırlıklı çalışmalarımız olacak. KOBİ’lere yönelik standart ürünler sunmanın yanında onların ihtiyaçlarına çözüm olacak yeni ürün ve hizmetler de geliştirmeyi hedefliyoruz. Yatırım ve proje finansmanı konusunda, kâr-zarar ortaklıkları ve şirketlerin finansal ihtiyaçlarına yönelik çıkarmayı planladığımız sermaye piyasası ürünleri ile etkin rol almayı, bunun yanı sıra bireysel segmentlerde ürün ve hizmetlerimizi çeşitlendirmeyi planlıyoruz. Özellikle ödeme sistemleri ve dijital bankacılık alanında yapacağımız çalışmalarla sektörün büyümesine de destek verecek projeler için çalışmalarımız devam ediyor.

3. Türkiye’nin İslami bankacılıkta geldiği noktayı dünya ile kıyasladığımızda nasıl değerlendiriyorsunuz?

Vakıf Katılım’ın burada üstelendiği görev nedir? İslami finansın dünyadaki hacmi 2 trilyon dolara yaklaşmakta. Ancak bu hızlı gelişmeye rağmen İslami finans içinde yüzde 80 paya sahip bulunan İslami bankacılığın toplam global bankacılık içindeki payı henüz yüzde 1’ler civarında bulunuyor. 2008’deki küresel kriz, faizsiz finansı bir kez daha dünya gündemine getirmiş oldu. Kriz sürecinde daha net idrak edilen sürdürülebilir ekonomik faaliyetler açısından sunduğu imkânlar ve yenilikçi enstrümanlarıyla reel sektöre verdiği destekle katılım bankacılığının dünyada ve Türkiye’de giderek daha çok ilgi görmekte ve yükselişini sürdürmektedir. 2013 yılında BDDK ve TKBB ortaklığı ile düzenlenen Katılım Bankacılığı Çalıştayı’nın çıktıları Kalkınma Bakanlığı’nın 10. Kalkınma Planı’na İstanbul Finans Merkezi Projesi’nin 7. bileşeni olarak girdi. Bu doğrultuda hükümet Katılım Bankacılığı Üst Koordinasyon Kurulu kurarak bu eylem planının hayata geçirilmesi için bir koordinasyon mekanizması oluşturdu. Bu eylem planı, katılım bankacılığına uygun yeni ürünler başta olmak üzere, tanıtım, yetişmiş insan kaynağı ve eğitim gibi birçok önemli konuyu kapsıyor. Bu eylem planı hayata geçtiğinde katılım bankacılığı sektörü istenilen seviyelere gelecektir. Plandan hareketle önümüzdeki 10 yılda katılım bankacılığının bankacılık sektöründeki payının yüzde 15’lere yaklaşacağını tahmin ediyoruz. Bu da 300 milyar dolara ulaşan aktif büyüklük ve 181 milyar dolar seviyesinde katılım fonu büyüklüğü anlamına geliyor. Bu doğrultuda bizlere de hem KOBİ hem proje finansmanı hem de bireysel segmentlerde ürün ve hizmetlerimizi çeşitlendirerek, yapıcı bir rekabet ortamı içerisinde toplumun genelinde güven yaratmak ve sektörü büyütmek düşüyor. Vakıf Katılım ailesi olarak, bu yolda üzerimize düşen tüm görevleri yerine getirmeye hazırız.

4. İslami finansın ürün yelpazesi giderek genişliyor. Bu anlamda İstanbul’un nüfusunun fazla olmasının ve özel konumunun bu duruma avantajı var mı?

Türkiye genç ve dinamik nüfusu, nitelikli işgücü, jeopolitik avantajları, hızlı büyüyen ve gelişen ekonomisi, gelişmiş piyasaları, finansal ürün, hizmet ve uygulama çeşitliliği, finans sektöründeki güçlü düzenleme çerçevesi ile dünyanın önemli ve sayılı finans merkezleri arasındaki yerini yakın vadede alacaktır. İstanbul ise finansın ve ticaretin doğal merkezi konumunda bulunuyor. İstanbul’un Finans Merkezi olması hem ülkemizi hem de İstanbul’u faizsiz bankacılık için bir cazibe merkezi haline getirecektir. Özellikle ülkemizin bulunduğu coğrafyanın yenidünyanın merkezinde yer alması, doğuda üretilen enerjinin en büyük tüketici olan batıya aktarımda ülkemizin ana transfer güzergâhında olması, ülkemizin bölgesinde en önemli rol model olarak konumlandırılması faizsiz bankacılığın merkezi olmamız açısından bizi ön plana çıkarıyor. Özellikle Körfez Bölgesi’ne yönelik çalışmalarla ülkemize getireceğimiz fonlar, bu bölgeden getireceğimiz yeni yatırımcılar ülkemizin katılım bankacılığının merkezi olmasında önemli katkılar sağlayacaktır. Sektörün gelişmesi için en büyük görevin biz katılım bankalarında olduğuna inanıyoruz. Sektör oyuncularının ürün ve hizmetlerinde çeşitlendirme yaparak toplumun tüm kesimlerini kucaklamaları, tanıtım çalışmalarına ağırlık vererek sektörün bilinirliğine katkı yapmaları ve müşteri sayılarını artırmaları sektör için bir gereklilik haline gelmiştir.

5. İslami finans sektöründe büyüme fırsatları nelerdir? Müslüman nüfusun buna etkisi nasıldır?

Küresel finans krizinden sonra İslami finansta başarılı bir performans olduğunu görüyoruz. Bu gelişmede İslami Finans’ta yapısı gereği yapılandırılmış türev enstrümanların bulunmamasının, ölçülemeyen sistemik risklerinin oluşmasını engelleyerek konvansiyonel bankacılık sistemine göre daha güvenilir bir alternatif sunmasının etkisi oldukça fazla oldu. İslami finans, küresel krizden bu yana yıllık ortalama yüzde 16’lık bir büyüme performansı gösteriyor. Geleneksel bankacılığa göre de yüzde 50 daha fazla büyüme performansı içinde ilerlemesine devam ediyor. Rakamlara göre dünyada 2030 yılında Müslüman nüfusu bugüne göre yüzde 30 artmış olacak. Bugün itibariyle Müslüman ülkelere baktığımız zaman aşağı yukarı 8 trilyon dolarlık bir GSMH var. Bu da 4,8 trilyon dolarlık bir harcanabilir gelire işaret ediyor. Bu rakam 2030 yılı itibariyle 10 trilyon dolarlık bir harcanabilir gelire ulaşacaktır. Yapılan araştırmalar Müslümanların harcamalarını yüzde 90 oranında inançlarına göre şekillendirdiğini gösteriyor, bu tespitten yola çıkarak 2030 yılına doğru gidilen süreçte İslami finansın yolunun oldukça açık olduğunu söyleyebiliriz.

6. Siyasetten iş adamına kadar bankaların faizi yüksek tutmasına herkes tepki gösterdi. Siz bu konuda neler düşünüyorsunuz? Bankacılık sektörü diğer sektörleri nasıl etkiliyor?

Ekonomik büyümeyi desteklemek amacı ile siyasi otorite tarafından verilen teşviklerin etkisi ile hızla büyüyen kredi portföyünü fonlamak bakımından, bankalar arasında son dönemde özellikle mevduat faizi bakımından bir yarış olduğunu söyleyebiliriz. Dışarıdan bakıldığında masum görünen bu yarışın doğal bir sonucu olarak kredi faizlerinde de yukarı yönlü bir hareket var. Bu noktada bankaların maliyet ve kar hedefleri göz önüne alındığında sonsuz bir sarmalda dönüldüğü net bir şekilde söylenebilir. Cumhurbaşkanımızın faiz konusundaki uyarılarını yerinde buluyoruz. Az önce bahsettiğim sarmalın kredi maliyetlerinde getirdiği artı yüklerin istihdama, üretime ve en son olarak da artan ürün fiyatları olarak tüketiciye olumsuz yansımaları olmaktadır. Bu noktada katılım bankaları–sistem gereği- her zaman toplumun yararına olacak stratejiler yürütmekteler. Biz de Vakıf Katılım olarak gerek fon toplama ve gerekse fon kullandırma oranlarında piyasanın gerçekleri dışında hareket etmiyor, ekonominin çarklarının dönmesine yardımcı olacak oranları -kârımızdan da vazgeçerek- fon talep edenlere sunmaya çalışıyoruz.

7. Cumhurbaşkanımız tarafından başlatılan “İstihdam Seferberliği” ile ilgili olarak Vakıf Katılım’ın attığı adımlar var mı?

Cumhurbaşkanımızın istihdam seferberliği çağrısını çok yerinde buluyoruz. Bu doğrultuda gerek piyasaya bugüne kadar verdiğimiz 7.6 milyar TL’lik destek ile dolaylı,
gerekse yaklaşık 1,5 yıllık bir katılım bankası olarak 700’e yaklaşan yeni istihdam sayımızla doğrudan olarak bu seferberlikte Vakıf Katılım olarak biz de üzerimize düşen görevleri yerine getirmeye çalışıyoruz. Önümüzdeki dönemde istihdama olan katkımız artarak devam edecek.

8. Türkiye’nin 2023’te dünyanın en büyük 10 ekonomisinden biri olma hedefi var. Katılım bankalarına bu konuda ne gibi görevler düşüyor?

Katılım Bankacılığı Strateji Belgesi’nde, faizsiz bankacılık olan katılım bankacılığının bankacılık sektöründeki payının 2025 yılında yüzde 15’e ulaşması hedefleniyor. Vakıf Katılım olarak bizim de öncelikli amacımız sektörü büyütmek; hem yurt içi hem de yurt dışında daha fazla fonu sisteme dâhil etmek ve daha fazla kişiye ulaşmak. Vakıf Katılım olarak reel sektörle aktif bir işbirliği içinde olarak, kâr-zarar ortaklığı projeleriyle katılım bankacılığı uygulamasını özüne döndürmek için çalışacağız. Bu doğrultuda yoğun bir çalışma ve odaklanma ile katılım bankacılığı sektöründeki pazar payımızın 2018 yılında yüzde 10’a çıkmasını ve 2023’te sektör liderliğini bize getirecek seviyeye ulaşmasını bekliyoruz.

9. Fintech şirketleri, küresel çapta finansal piyasaları yeniden şekillendirmektedir. Bu noktada geleceğe yönelik girişimleriniz var mı?

Vakıf Katılım, kurulduğu ilk günlerden bugüne kadar özellikle dijitalleşme başta olmak üzere birçok yeni projeye imza attı. Fatura ödeme merkezi alanında çalışan bir FinTech ile online entegrasyonu sağlayan altyapıyı kurarak, ödeme platformlarında çalışma yapan FinTech’lere önemli bir güç sağlamış olduk. Mobil sigorta platformumuz üzerinden online teklif verme, poliçe kesme konularında da öncü bir FinTech ile çalışmalarımız devam etmektedir.


DÜNYADA YAŞANANLAR BÜTÜN SEKTÖRLERİ ETKİLİYOR


Başta yakın komşularımız olmak üzere son dönemde dünya genelinde gittikçe yükselen bir gerginlik olduğu aşikâr. Bu olumsuz gelişmelerin dünya geneline yayılması ve kutuplaşmalara yol açarak çok daha ciddi sonuçlara gebe olması da önümüzde duran en büyük tehlike olarak değerlendirilebilir. Bu noktada sadece bankacılık sektörü değil tüm sektörlerin bir risk problemi taşıdığını söyleyebiliriz. Daha önce dünyanın çeşitli defalar yaşadığı problemlerin tekrarlanması, bu sefer gelişen teknoloji ve globalizasyon doğrultusunda öncekilerden çok daha ağır sonuçlar doğuracaktır. Bu nedenle birbirleriyle sorunları olan ülkelerin çatışma yerine sorunlarını aklıselimle çözmelerini umut ediyoruz.

Yorumlar (0)
Yorum yapabilmek için lütfen üye girişi yapınız!

Gelişmelerden Haberdar Olun

@