Katılım Bankaları Etik, İlkeli ve Değer Odaklı Büyüyor

Kuveyt Türk Genel Müdürü Ufuk Uyan ile katılım bankacılığının geçmişten günümüze geldiği noktayı konuştuk RÖPORTAJ: MERVE KANTARCI TKBB Yönetim Kurulu Üyesi ve Kuveyt Türk Genel Müdürü Ufuk Uyan ile katılım bankacılığı sektörünün...

19 Ağustos 2017, 09:42
Katılım Bankaları Etik, İlkeli ve Değer Odaklı Büyüyor
Kuveyt Türk Genel Müdürü Ufuk Uyan ile katılım bankacılığının geçmişten günümüze geldiği noktayı konuştuk

RÖPORTAJ: MERVE KANTARCI

TKBB Yönetim Kurulu Üyesi ve Kuveyt Türk Genel Müdürü Ufuk Uyan ile katılım bankacılığı sektörünün geleceğini konuştuk. Uyan ile gerçekleştirdiğimiz söyleşide,
faizsiz finansın yanı sıra sektörün eksiklikleri, mevzuat çalışmaları, büyüme fırsatları ve İstanbul’un İslami finansın merkezi olabilecek donanıma sahip olmasının avantajlarına kadar birçok konuya değindik.

Kuveyt Türk, 2017 yılının ilk çeyreğini nasıl geride bıraktı. Kuveyt Türk’ün 2017 yılını nasıl tamamlayacağını öngörüyorsunuz?

Zorlu bir yıl olan 2016’da aktiflerimizi yüzde 15, net dönem kârımızı da yüzde 22 büyüttükten sonra 2017 yılına da kârlı bir büyüme ile başladık. Yılın ilk çeyreğinde kullandırılan fon hacmimizi sektörün üzerinde bir büyüme ile yüzde 6,3 oranında büyütürken, toplanan fonlarda yine sektörün üzerinde bir performansla yüzde 7,4 büyüme elde ettik. İlk çeyrek itibarıyla toplam aktif büyüklüğümüz 50 milyar TL düzeyine yaklaştı. Yılın geri kalanında özellikle KGF kredilerinin etkisiyle kullandırılan fon hacmimizde belirgin bir ivmelenme öngörüyoruz.

Öte yandan fon toplamadaki odağımızı koruyoruz. Tabana yayılmış bir fon yapımız var. Verimlilik, dijital ürün çeşitliliği ve proje finansmanında büyüme 2017 yılı önceliklerimizi oluşturuyor. Bu bilgiler ışığında, 2017 yılının, Türk bankacılık sektöründeki konumumuzu daha da sağlamlaştırdığımız, sunduğumuz ürün ve hizmetleri çeşitlendirdiğimiz ve belirsizlikle dolu küresel konjonktüre rağmen reel ekonomiye katma değer sağladığımız bir yıl olacağı kanaatindeyiz.

Kuveyt Türk, Türkiye’yi sukuk ile tanıştıran banka olma özelliğini taşıyor. Ürün ve hizmetler konusunda geçmişten günümüze geldiği noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz. Bundan sonra yeni çalışma planları var mı?

Kuveyt Türk sektöründe ilklere imza atan yenilikçi bir banka. Bugün itibarıyla en geniş coğrafî kapsama oranına sahip katılım bankası olarak yurt genelinde 388 şubemizle hizmet veriyoruz. Sizin de belirttiğiniz gibi Türkiye’de ilk sukuk ihracını gerçekleştiren banka olduk. Benzer şekilde 2011 yılında başlattığımız ve Türkiye genelinde gerçekleştirdiğimiz altın kampanyaları kapsamında, bugüne kadar toplamda 10 tonun üzerinde altını yastık altından ekonomiye kazandırdık. Katılım bankacılığı sektöründe bir ilk olan özel bankacılık ve “Senin Bankan Dijital Bankacılık Platformu” hizmetlerimizi müşterilerimize sunduk, onları yeni nesil interaktif bankacılık kanalımız olan XTM’lerle tanıştırdık. Geldiğimiz nokta itibarıyla katılım bankacılığı ilkelerinden, hizmet kalitesinden ve sağlam bankacılık anlayışımızdan ödün vermeden, sunduğumuz hizmetlerin kapsamını sürekli genişleterek çeşitlendiriyoruz.

Önümüzdeki dönemde ise yeni bir alan olarak “girişim bankacılığı” nın önemli fırsatlar içerdiğini düşünüyoruz ve hazırlıklarımızı bu yönde yapıyoruz. Ayrıca, Fin-Tech ekosisteminde yerimizi alarak girişimcilere gerekli çalışma ortamı, eğitimler ve çalıştaylar, danışman ve pazarlama desteği sağlamayı amaçlıyoruz.

Türkiye’nin İslami bankacılıkta geldiği noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Dünya ile kıyasladığımızda ne durumdayız?

Bizim görüşümüze göre sektörün toplam bankacılık sistemi içindeki payı henüz tatmin edici düzeyde değil. Ancak katılım bankalarının tarihine uzandığımızda 80’li yıllardan 2000’li yıllara kadar yasal zemindeki boşlukların, ülkenin içinde bulunduğu siyasi ve ekonomik konjonktürün, sistemin tanınmasını, benimsenmesini ve finansal sistem içerisinde bir alternatif olarak görülmesini neredeyse imkânsız kıldığını görüyoruz. Faizsiz bankacılığın ivme kazandığı dönem 2001 krizi sonrası oldu. 2005 yılında özel finans kurumlarının katılım bankası statüsüne geçmesi ise yeni bir dönemin başlangıcıydı. Son 12 yıllık süreçte sektörün toplam aktifleri 10 kat büyürken, katılım bankalarının aktifleri 20 katına çıktı, toplam 140 milyar TL aktif büyüklüğe ulaşıldı. Son dönemde kamunun katılım bankacılığı sektörüne teveccühü, devletin ve düzenleyici otoritelerin sektörün gelişmesine katkı sağlayıcı politikaları gelecek dönem için bizleri umutlandırıyor. Katılım bankalarının bankacılık sektöründen aldığı payın yüzde 15’e ulaşması gibi 2025 yılı için iddialı hedeflerimiz bulunuyor. Ancak burada bir noktayı kaçırmamamız gerekiyor. Öngörülen tarihlerde sektör olarak hedeflerimize ulaşabiliriz lakin şurası muhakkak ki katılım bankalarının bu hedefe ulaşmak için hizmet modeli olarak konvansiyonel bankalara yaklaşmasını ve onlara benzemeye çalışmasını hiç arzu etmeyiz. Bu noktada, katılım bankalarının etik, ilkeli ve değer odaklı özelliklerini muhafaza ederek ilerlemeleri en az finansal hedefler kadar büyük önem arz ediyor.

İslami finansın ürün yelpazesi giderek genişliyor. İstanbul bu anlamda birtakım avantajlara sahip. Genç nüfus olmamızın ve özel konumun bu duruma avantajı var mı?

İstanbul, bir yerin finans merkezi olması için sahip olunması gereken imkânlara fazlasıyla sahip bir şehir. Zaten İstanbul Uluslararası Finans Merkezi Projesi kapsamında, finans alanında doğal bir merkez haline gelen İstanbul’un konumunun daha da güçlendirilmesi ve önemli bir merkez haline getirilmesi hedefleniyor. İstanbul’un bir merkez olması için yeterli potansiyeli, altyapısı, kapasitesi ve insan gücü mevcut. Genç nüfus olarak da diğer merkezlere kıyasla çok daha avantajlı bir konumda. Türkiye ekonomisinin dinamikleri de bu durumu destekliyor.

Faizsiz finansın, İstanbul’un finans merkezi olması yolunda dışarıda bırakılamayacak kadar önemli olduğu aşikâr. Ancak burada sadece katılım bankalarının çaba göstermesi yeterli olmuyor. Kamu, özel sektör, düzenleyici ve denetleyici kuruluşlar, üniversiteler, belediye ve STK’ların iş birliği içerisinde hareket etmesi; bu gelişime beraber katkı sunması gerekiyor. Son dönemde yukarıda da belirttiğimiz gibi kamunun sektöre olan ilgisi, Hükümetin ve düzenleyici otoritelerin sektör lehine almış olduğu aksiyonlar oldukça ümit verici. Tüm bu paydaşların sektöre sağladığı önemli katkılar, İstanbul’un kilit coğrafi konumu ve potansiyeliyle birleşince İstanbul’un, İslami finans alanındaki uluslararası konumunun çok daha güçlü olacağı kanaati bende hâsıl oluyor.

İslami finans sektöründe büyüme fırsatları nelerdir? Müslüman nüfusun buna etkisi var mı?

Küresel İslami Finans aktifleri 2 trilyon dolar düzeyini aştı. Bunun yaklaşık yüzde 80’ini faizsiz bankacılık oluşturuyor; sonra 300 milyar doların üzerinde bir hacimle sukuk geliyor. Ancak faizsiz finans sadece bu ürünlerden ibaret değil. Faizsiz finans denilince sermaye piyasası ürünleri, İslami fonlar, tekafül ve mikro finans gibi alanlar da İslami Finans’ın diğer önemli alanları olarak karşımıza çıkıyor. Türkiye’de de durum farklı değil. Bankacılık ve sukuk dışındaki ürünlerde kat edilecek ciddi bir mesafe var. Bu alanları sektörün büyüme alanları olarak görüyoruz. Bankacılık dışı olan bu alanların büyüme fırsatlarına dikkat çekerken, faizsiz bankacılığın doyuma ulaştığı, ölçeğini tamamladığı anlamı çıkarılmamalı. Bankacılık alanında da kat etmemiz gereken önemli bir mesafe var.

Türkiye’de toplumun sosyolojik ayrımlarını ve kültürünü göz önüne aldığımızda faizsiz bir sistem olan katılım bankacılığının sektör payının yüzde 5’li seviyelerin çok daha üzerinde olması gerekiyor. Katılım bankalarının bu oranı yukarılara taşımak için hizmet modeli olarak konvansiyonel bankaları taklit etmesini istemiyoruz. Bunu karşılıklı bir şekilde geliştirmeliyiz.

Özelde katılım bankacılığı, genelde İslami finans algısının toplum nezdinde kuvvetlendirilmesi gerekiyor. Sistemden ve bizlerden kaynaklanan eksiklikler olabilir, ancak toplumun da sektöre teveccühü çok önemli. Muhafazakâr iş adamlarıyla yapılan anketler, birçok iş adamının ticaret yaparken konvansiyonel yöntemlere başvurduğunu gösteriyor. Sadece geleneksel bankaları kullanan muhafazakâr iş adamlarının oranı yüzde 45 seviyesinde. Dolayısıyla toplumun faiz konusuna bakış tarzı da sektörün geleceği açısından büyük önem arz ediyor.

15 Temmuz Darbe Girişimi’nin yıl dönümündeyiz. Bankacılık sektörü olanlardan nasıl etkilendi?

Bir yılda neler değişti? 15 Temmuz ülke ekonomimizi etkilediği gibi toplam hasılanın yüzde yüzünden fazlasına tekabül eden bankacılık sektörünü de etkiledi. Çok büyük bir badire atlattığımızı düşünecek olursak sektörün güçlü sermaye yapısı ve sağlam aktif kalitesi sayesinde süreçten asgari düzeyde etkilendiğini görüyoruz. Bu süreçte bankalar, Merkez Bankası, BDDK ve ilgili bakanlıklar, yani tüm ilgili paydaşlar sektörün bir an evvel toparlanması için çok iyi bir iş birliği gösterdi. Sektörün aktif büyümesi yıl sonunda yüzde 16 düzeyinde gerçekleşti, kredi ve mevduatta yüzde 17 büyüme sağlandı. Takipteki alacaklarda ciddi bir artış yaşanmadı. 2017’ye gelindiğinde kamunun KGF desteği, kredilerde bir ivmelenmeye yol açtı. Kârlılık anlamında da sektör 2017 başından itibaren ciddi bir performans sergiliyor. Bankacılık sektöründeki bu canlanma ekonomimize de olumlu manada yansıyacaktır.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından başlatılan “İstihdam Seferberliği” ile ilgili olarak Kuveyt Türk’ün attığı adımlar var mı?

Türkiye’nin en büyük katılım bankası olarak 2017 yılının ilk yarısı itibarıyla 5 bin 600 çalışana ulaştık. Yurt genelinde 388 şubemizle hizmet veriyor, yüzde 85’e ulaşan coğrafi kapsama oranıyla farklı bölgelerden insanımıza istihdam sağlıyoruz. Son beş yılda 170’e yakın yeni şube açtık, bin 600’ün üzerinde yeni istihdam sağladık. Bankaların verimli bulmadıkları şubelerini kapatarak küçülmeye gittiği bir dönemde şube açmaya devam ediyoruz. 2020 stratejimiz kapsamındaki büyüme hedeflerimiz doğrultusunda şube sayımızı artırmayı, coğrafi kapsama oranımızı yüzde 90’lı seviyelere ulaştırmayı planlıyoruz. Böylece istihdama sağladığımız katkıyı da sürdürüyor olacağız. Burada, genç yetenekleri keşfetmek ve katılım bankacılığı alanında yetiştirmek amacıyla başlattığımız “Kuveyt Türk Bankada Kampüs” uygulamasına değinebiliriz. Üniversite öğrencilerine yönelik hazırladığımız bu program bir taraftan istihdama ciddi oranda katkı sağlarken diğer taraftan gençlerin katılım bankacılığı alanında bilgi ve deneyim eksenli donanımlarını artırmalarını sağlayan bir sosyal sorumluluk projesidir. Programa katılan üniversite 3. ve 4. sınıf öğrencileri okullarını tamamlayıncaya kadar hafta 1 veya 2 gün bankada kampüs eğitimine devam ediyor. Ara tatillerde ve yaz tatilinde de çalışabilecek öğrencilere öncelik veriyoruz. Bankaya geldikleri günlerde öğrencilere saatlik ücret de takdim ederek eğitim giderlerine katkı sağlamaya çalışıyoruz. “Ders derste öğrenilir, bankacılık bankada” mottosuyla 2008 yılında çıktığımız bu yolda büyük mesafeler katettik. Bugüne kadar 2 bin 500’ün üzerinde öğrencimiz bankada kampüs mezunu oldu. Bu öğrencilerden 700’e yakınını program süresince gösterdikleri performansa bağlı olarak bankamızda istihdam ettik. Şu an Türkiye genelindeki 36 şehirde, 143 farklı şube ve departmanda yaklaşık 400 bankada kampüs öğrencimiz eğitimlerine devam etmektedir.
Yorumlar (0)
Yorum yapabilmek için lütfen üye girişi yapınız!

Gelişmelerden Haberdar Olun

@