Finansal Sistemde Köklü Dönüşüm: Açık Bankacılık

Mevzuat 24.10.2019, 01:54
Finansal Sistemde Köklü Dönüşüm: Açık Bankacılık

Açık bankacılık ile ilgili gelişmeler, bankacılık anlayışımızı ve iş yapış biçimlerimizi önemli ölçüde değiştirecek bir döneme girdiğimize işaret etmektedir

Dijitalleşme, günümüzde hayatın her sahasını kökten etkileyen global trendlerin başında gelmektedir. Finansal işlemleri artık akıllı cihazlardan yapar hâle geldiğimiz mobil iletişim dönemi ile beraber bankacılığa ilişkin yenilikçi fikirlerin sektör dışındaki aktörlerce de filizlenmeye başladığı bir çağa girmiş bulunmaktayız. Teknolojideki devasa gelişmeler, artan rekabet ile birlikte tüketicinin bilgi ve hizmete hızlı ulaşabilme arzusunun getirdiği yeni ihtiyaçlar; finansal teknoloji (FinTech) ekosistemindeki inovasyonu ve dijital dönüşümü de hızlandırmaktadır. Bu yeni konjonktürde geleneksel bankacılığın kurumsal yapısında derin çatlaklar oluştuğuna şahit olmakla birlikte bu durumun, bankaların hizmet ağlarında ve iş modellerinde değişikliklere gitmesini zorunlu kıldığını da görmekteyiz. Artık yenilikçi iş fikirlerinin hayata geçirilmesinde sektör içi ve sektörler arası iş birliklerine gidilmesi neredeyse bir gereklilik hâline gelmiştir. Bu yeni durum ise müşteriye daha rekabetçi ve kaliteli hizmet sunmak isteyen bankalarımızı, müşteri verileri üzerinden işbirliklerine gitmeye doğru sevk etmektedir. Robotik süreç otomasyonundan siber güvenliğe, nesnelerin internetinden bulut bilişime, büyük veriden yapay zekâya, elektronik paradan ödeme sistemlerine ve FinTech’lere kadar pek çok farklı alandaki bu gelişmeler, finans sektöründe buna uygun kuralların ve hukuk uygulamalarının ortaya çıkmasına da zemin hazırlamaktadır.

Dünyada Açık Bankacılık

Nitekim Avrupa Birliği’nin (AB) Ödeme Hizmetleri Direktifi (PSD) olarak adlandırılan ve 2009 yılında yürürlüğe giren birinci düzenlemesi (PSD1) ile etkin, hızlı, güvenli ve rekabetçi bir ödeme piyasası amaçlanırken aynı kurallara tabi büyük bir piyasanın oluşması sağlanmış ve bankalara ek olarak ödeme hizmeti sağlayıcısı konumundaki FinTech şirketlerinin de finansal sistemde birer aktör olmasının önü açılmıştır. Benzer şekilde ülkemizde de söz konusu AB düzenlemesi ve ülke uygulamaları dikkate alınarak 2013 yılında devreye alınan 6493 sayılı Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun ile bu sahada faaliyet gösteren şirketler yasal hüviyet kazanırken yenilikçi girişimlere imkân tanınmıştır. PSD1’in ardından ödemeler dünyasında yenilikçiliği, rekabeti ve güvenliği arttırmak amacıyla daha geniş ve kapsamlı hâliyle AB’nin ikinci (PSD2) düzenlemesi; 2016 yılında yürürlüğe girmiş, verilen iki yıllık uyum süresi Eylül 2019’a kadar uzatılmıştır. Finans sektöründe devrim niteliği taşıyan PSD2 ile birlikte ödeme hizmetleriyle sınırlı olmayan birçok yenilik getirilerek piyasanın kuralları değiştirilirken, pek çok farklı hizmet tipini kapsama alan uygulamalar da hayatımıza girmiştir. Bankalarca verilerin erişime açılmasını zorunlu kılan PSD2, yeni oyuncuların ödeme pazarına girmesini teşvik etmektedir. Bu temelde işleyen süreç, finansal sistemde yaşanacak hızlı bir dönüşümün habercisi olan “açık bankacılık” kavramını da bizlerle tanıştırmıştır. AB tarafından hayata geçirilen PSD2 düzenlemesinin yanı sıra İngiltere başta olmak üzere Singapur, Avusturalya, Hong Kong, Çin ve Malezya gibi dünyanın birçok noktasında “açık bankacılık”, hızla büyüyen sıcak bir gündem olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunun yanı sıra Alibaba, Apple, Facebook ve Google gibi küresel şirketlerin de müşteri büyüklükleri ve teknolojik üstünlüklerinin avantajıyla ödemeler sahasında yeni ürün ve hizmetlerle sahneye çıktığı görülmektedir. Teknoloji ve iletişimde meydana gelen gelişmeler ile dijitalleşmenin sunduğu imkânlar, bizleri açık bankacılığa doğru iterken benzer şekilde verilerin korunması ve güvenliği de dünyanın en önemli konuları arasında yerini almaktadır. Nitekim Avrupa Birliği’nde Genel Veri Koruma Tüzüğü (GDPR) ve ülkemizdeki Kişisel Verilerin Korunması Kanunu gibi düzenlemeler bu sahada esaslı tedbirleri de beraberinde getirmiştir.

Açık Bankacılık ve Ülkemizdeki Yansımaları

Açık Bankacılık, banka veri tabanında yer alan müşteriye ait finansal verilerin müşteriler tarafından verilecek izinlerle bankacılık otoritelerinden lisans alan veya benzeri gereklilikleri karşılayan üçüncü parti kuruluşların (FinTech şirketleri vb.) kullanımına açılmasıdır. Bu da yenilikçi finansal ürün ve hizmetlerin geliştirilmesi anlamına gelmektedir. Yazılımların birbirleri ile iletişim altyapısını sağlayan uygulama programlama arayüzleri (API) ile bankalar ve FinTech girişimleri arasındaki izinli veri paylaşımına imkân veren açık bankacılık, “API bankacılığı” olarak da adlandırılmaktadır. Bu bakımdan özellikle bankacılıktaki API geliştirme çalışmalarının, bankacılığın tüm çehresini değiştireceği öngörülmektedir. Bankaların veri paylaşım amacıyla sundukları API’leri kullanan FinTech girişimleri, geliştirdikleri entegre çözümler ve yaratıcı iş modelleri ile karşımıza çıkacak, böylelikle hem tüketicilerin hem de finansal kuruluşların hayatını kolaylaştıracaktır. Nitekim ülkemizde de bankalar API’lerini platformlar üzerinden açmaya ve FinTech girişimleri ile iş birlikleri oluşturmaya başlamaktadır. Açık bankacılık uygulamaları başlangıçta finansal kuruluşlarca bir inisiyatif olarak ele alınmaktayken bugün birçok ülkede pazarı şeffaflaştıran, verimli olmaya, kaliteli ve düşük bedelle daha nitelikli finansal ürün ve hizmetler sunmaya yönelten, tüketici refah düzeyini yükselten bir unsur olarak değerlendirilerek mevzuatla zorunlu kılınan bir istikamete yönelmektedir. Ülkemizdeki düzenleme çalışmalarına baktığımızda; Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’nca 25 Aralık 2018’de taslak olarak kamunun görüşüne açılan ve 2019’un ikinci yarısında yayımı beklenen Bankaların Bilgi Sistemleri ve Elektronik Bankacılık Hizmetleri Hakkında Yönetmeliği ile birlikte “açık bankacılık” artık ülkemiz mevzuatına da girmeye hazırlanmaktadır. Nitekim 2019-2023 dönemini kapsayan 11. Kalkınma Planı kapsamında açık bankacılığın hukuki altyapısını güçlendirmek ve FinTech ekosistemini geliştirmek ile kişisel verilerin korunması sahasında teknolojinin getirdiği yenilikleri teşvik edecek bir yaklaşım benimsemek; devlet politikası olarak belirlenmektedir. Meri düzenlemelerin AB PSD2 ve GDPR ile mevzuat uyumunun sağlanması hedeflenmektedir. Çağımızda müşteri verilerinin yönetimi giderek dijitalleşirken dijital yetkilendirme ve kimlik teyidi gibi çözümlerle müşteri, kendi verisi ve finansal varlıkları üzerinde daha fazla kontrole sahip olmaktadır. Dijital dönüşümü odağına alan açık bankacılık; müşterilerin finansal ürün ve hizmetlere daha demokratik bir biçimde erişimini mümkün kılması, fiyatları şeffaflaştırması, rekabeti ve kaliteyi artırması bakımından “verinin demokratikleşmesi” olarak da nitelendirilebilmektedir. Açık bankacılıkla beraber sektördeki müşteri verileri tek bir yerde toplanabileceğinden, geliştirilecek API’ler sayesinde müşteriler için en uygun finansal ürünler sunulabilecek, başka bir finansal kuruluştan daha uygun fiyatla kredi temini veya yatırım getirilerinden daha yüksek kazanç elde edilebilecektir. Özetle, açık bankacılık ile ilgili gelişmeler, bankacılık anlayışımızı ve iş yapış biçimlerimizi önemli ölçüde değiştirecek bir döneme girdiğimize işaret etmektedir. Dünyada serpilmeye başlayan açık bankacılığın, ülkemizde geleceğe açılan bir kapı ve finansal hizmetlerde yaşanacak köklü bir dönüşümün habercisi olacağı öngörülmektedir.

Türkiye Finans Katılım Bankası A.Ş. Etik ve Mevzuat Takip Yöneticisi

Vahdet Deniz Akçaoğlu

Yorumlar (0)
Yorum yapabilmek için lütfen üye girişi yapınız!

Gelişmelerden Haberdar Olun

@