Türkiye-BAE Yatırım İlişkileri

BAE fonlarının ya da şirketlerinin Türkiye’de gerçekleştirmiş olduğu önemli yatırımlar oldu ve beklentimiz bunun artarak devam edeceği yönündedir.

Ülke Panoraması 31.01.2022, 16:40 03.03.2022, 14:44
Türkiye-BAE Yatırım İlişkileri

Ülke Danışmanı Rahim Albayrak, Türkiye-BAE yatırım ilişkilerini ve katılım finans sektörünün rolünü Katılım Finans dergisine anlattı.

TÜRKİYE VE BAE ARASINDA YAKIN ZAMANDA GERÇEKLEŞEN ANLAŞMALARDAN BAHSEDER MİSİNİZ?

BAE Veliaht prensi Muhammed Bin Zayed El Nahyan, Kasım 2021 tarihinde Türkiye’ye bir ziyaret gerçekleştirdi. Bu ziyaretin hem bölge ülkeleri diplomasisi hem de iki ülke ekonomik ilişkileri açısından önemi çok büyük. Akabinde Cumhurbaşkanımızın Şubat ayı içinde bir iade-i ziyaretini de beklemekteyiz. Bu ziyaret ile birlikte farklı alanlarda karşılıklı iş birliği anlaşmaları imzalanmıştır. Anlaşmanın konusu olarak kara paranın aklanması ve terörizmin finansmanının önlenmesi bağlamında mali bilgilerin değişimine ilişkindir. Daha önce bilgi alınma- sında zorlanılan bu alandaki anlaşmanın çok faydalı olacağını düşünmekteyim.

Türkiye Varlık Fonu Abu Dhabi Ports ve Abu Dabi’deki son dönemin gözde fonu ADQ ile iş birliği anlaşması imzaladı. Bu anlaşmaların hemen akabinde Türkiye Varlık Fonu ile ADQ 250 milyon değerindeki ortak teknoloji fonu kurulması kararlarını açıkladılar. İkili ilişkilerin geliştirilmesinde en öne çıkan kuruluşlardan ADQ ile Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi arasında da iş birliği anlaşması yapıldı. Yine iki ülke Merkez Bankaları arasında da karşılıklı iş birliği anlaşması yapıldı. Yine iki ülke Merkez Bankaları arasında bir swap limitleri anlaşması geçtiğimiz günlerde yapılmıştır. Abu Dabi Menkul Kıymetler Borsası ile Borsa İstanbul arasında da bir karşılıklı iş birliği mutabakat anlaşması da imzalandı. Bunların dışında yine gümrük, çevre ve enerji alanlarında karşılıklı iş birliği anlaşmaları da imzalanmıştır. Bundan sonraki süreçte iki ülke arasında serbest ticaret anlaşmasının yapılmasını da beklemekteyiz. Daha önce sadece çifte vergilendirilmenin önlenmesine yönelik bir anlaşma varken, serbest ticaret anlaşması iki ülke arasındaki ti- caret hacminin artmasına katkı sağlayacaktır.

İKİ ÜLKE ARASINDA VAR OLAN BİR YATIRIM ORTAKLIĞI VAR MI? BUNDAN SONRAKİ SÜREÇTE POTANSİYEL YATIRIM ORTAKLIKLARI NELER OLABİLİR?

Şimdiye kadar iki ülke arasında ortaya çıkan kayda değer bir yatırım ortaklığı olmadı. Ancak BAE fonlarının ya da şirketlerinin Türkiye’de gerçekleştirmiş olduğu önemli yatırımları oldu ve beklentimiz bunun artarak devam edeceği yönündedir.

BAE’nin öne çıkan yatırımları;
•    DP World liman işletmesi Yarımca’da tahsis edilen araziye modern bir liman işletmesi kurdu.
•    Emirates NBD, Denizbank’taki SberBank hisselerini satın alarak ülkemize güçlü bir giriş yaptı.
•    Abu Dabi’deki yatırım fonları ADQ ve Mubadala son dönemde Getir ve Trendyol şirketlerine 700 milyon dolar civarında yatırım yaptılar.
•    Abu Dabi Yatırım Otritesi, Çırağan Kempinski otelini uzun yıllardır yatırımcı olarak işletmektedir.
•    Emaar grubu yine Anadolu yakasında AVM, ticari alan ve konut alanlarından oluşan büyük bir proje gerçekleştirdi. Daha önce de yine Toskana Vadisi yatırımını da Emaar grubu gerçekleştirdi.

Bunlar daha çok devletin iştiraki konumundaki şirketlerin işlemlerinden oluşmaktadır. Bunun dışında BAE’de bulunan özel şirketlerin de orta ölçekli yatırımları bulunmaktadır. Özellikle teknoloji alanındaki risk sermayesi şirketlerinin Türkiye’ye ilgilerinin yüksek olduğunu ve yatırımlarının gittikçe arttığını gözlemlemekteyiz. BAE’nin dünya çapında yapmış olduğu yatırımlara baktığımızda ülkemize yaptığı yatırımların oldukça küçük kaldığını gözlemliyoruz. Sadece ADIA’nın 700 milyar dolar ile 1 trilyon dolar arasında bir varlık büyüklüğünü yönettiği tahmin ediliyor. Bu çerçeveden baktığımızda iş birliği ve yatırım potansiyellerinin oldukça yüksek olduğunu düşünmekteyiz.

Bundan sonraki süreçte potansiyel yatırım ortaklıklarını özellikle iki ülke varlık fonları arasında olabileceğini düşünmekteyiz. Hâlihazırda Türkiye Varlık Fonu ile ADQ arasında 250 milyon dolarlık bir teknoloji fonu kurulması kararı kamuoyuna açıklandı. Bildiğimiz kadarıyla bu fon bir “fonların fonu” seklinde aksiyon alacak ve teknoloji iklimindeki mevcut risk sermayesi fonlarına yatırımlar yapacak. Bu aslında önemli bir adım. Yine diğer bir Abu Dabi fonu olan Mubadala şirketinin Fransız BpiFrance ile kurduğu teknoloji fonunun büyüklüğünün 4 milyar dolar düzeyine çıktığı düşünüldüğünde bu girişimi çok önemsiyoruz. Diğer bir potansiyel alan aslında ortak bir kamu altyapı fonunun kurulmasıdır. Türkiye özellikle son 20 yıldır Avrupa’nın altyapıya en çok yatırım yapan ülkelerinin başında geliyor ve hâlâ gündemde birçok mega projeleri bulunmaktadırr. Bu altyapı projelerinin kredi mekanizması yöntemiyle kamu borcunu da artıracak şekilde fonlanması yerine kamu altyapı fonu modeliyle kurgulanmasının daha sağlıklı olacağını ve ülkeye net doğrudan yabancı yatırım (FDI) getireceğini düşünüyorum. Bu şekilde oluşturulacak bir fon sadece BAE fonlarıyla sınırlı kalmayarak hem Katar hem de Kuveyt’teki devlet fonlarını da içeri alacak şekilde yapılandırılabilir. Bunun örneklerini bizim gibi gelişmek- te olan ve altyapı yatırımları için kaynak ihtiyacı olan Hindistan, Endonezya, Güney Afrika ve Kolombiya gibi ülkelerde gözlemlemekteyiz.

TÜRKİYE KATILIM BANKACILIĞI MODELİNİN ÜLKEMİZİN ULUSLARARASI YATIRIM AĞINDA OYNADIĞI/ OYNAYABİLECEĞİ ROL NEDİR?

Ülkemizdeki katılım bankacılığı aslında Körfez Bölgesi’nden gelen yatırımcılara yol gösterme, bankacılık hizmeti verme ve gerektiğinde kredi sağlama gibi bir fonksiyonu hâlihazırda üstlenmektedir. Bölgede özellikle İslami has- sasiyetlerle hareket eden bir yatırımcı profili var. Ziyaret ettiğimiz birçok holdingin yatırım kararlarında da bu ilkeleri dikkate aldığını bizzat gözlemliyoruz. Diğer bir gözlemimiz de bölgeden gelen yatırımcıların ülkemizde kendi ülke bankasının yatırım yaptığı bankalarla hareket etmeyi tercih ettiği şeklinde. Yalnız bu hizmetler daha çok bankacılık servisi verme ve kısmen de danışmanlık hizmeti verme ölçeğinde kalıyor. Körfez ülkesinden daha çok yatırım çekme amaçlı sermaye piyasası araçlarının etkin olarak kullanılabileceği düşüncesindeyim.

Son yıllarda gözlemlediğimiz Körfez yatırımcısının ül- kemizde yatırım yaparken karşılaştığı birçok problem oldu ve ülke yatırım ortamı algısını da bozan durumlarla karşılaştık. Burada gayrimenkul yatırım fonu, teknoloji fonu, girişim sermayesi fonu gibi enstrümanların bir an önce geliştirilmesinin çok önemli olduğunu düşünüyorum. Ayrıca eksikliğini gördüğümüz diğer bir alan da ülkemizde İslami yatırım bankası hizmeti veren kuruluşların oluşmaması. Bu kuruluşlar Körfez’de çok yaygın ve önemli bir fonksiyonu icra ediyorlar. Hatta biliyorsunuz uluslararası bankaların da Körfez’de İslami yatırım ban- kacılığı departmanları var ve bu hizmeti müşterilerine sağlıyorlar. Bu alana yapılacak girişimlerin Türkiye’ye Körfez’den yatırımların çekilmesinde önemli bir işlevi olacağını düşünüyorum.

BÖLGENİN, TÜRKİYE’NİN FİNANSAL SEKTÖRÜNE BAKIŞ AÇISI NASIL?

Türkiye aslında ekonomik büyüklüğü ile bölgede önemli bir oyuncu ve bölgenin en büyük ekonomisi. Ancak İslami bankacılık alanında aldığı pay maalesef istenilen düzeyin çok altında. 2020 yılında toplam sukuk ihraçlarından aldığı pay maalesef yüzde 8 düzeyinde. Malezya yüzde 32 ve Suudi Arabistan ise yüzde 28 pay alıyor. Bizim ölçekteki bir ekonominin bunlara yakın bir seviyede olmasını beklemekteyiz. Dünya ölçeğindeki İslami fonlardan aldığımız pay ise yüzde 1 bile değil.

Şu an finansal kuruluşlar daha çok Türkiye’nin ithalat/ ihracat işlemlerinden pay almaya öncelik veriyorlar. BAE’de İslami bankacılık alanında aslında son yıllarda büyük konsolidasyonlar yaşandı. Daha önce 8 olan İslami banka sayısı birleşmelerle 5’e düştü. Dubai Islamic Bank’in (DIB) uzun yıllardır Türkiye’de temsilciliği var ancak bunu tam faaliyet gösteren banka ölçeğine taşımadı.

BAE Ülke Danışmanı - Rahim Albayrak

İçeriği Katılım Finans 29. sayısında görüntüleyebilirsiniz. 
 

Yorumlar (0)
Yorum yapabilmek için lütfen üye girişi yapınız!

Gelişmelerden Haberdar Olun

@