Meşru Ve Yenı̇ Bı̇r Dünyaya Doğru

Katılım Finans dergisine özel bir röportaj veren TKBB Merkezi Danışma Kurulu Üyesi Temel Hazıroğlu, kurumun yapısı ve çalışmaları hakkında bilgi verirken katılım bankacılığının felsefesi ve katılım finans ekosisteminin...

19 Mart 2021, 16:12
Meşru Ve Yenı̇ Bı̇r Dünyaya Doğru

Katılım Finans dergisine özel bir röportaj veren TKBB Merkezi Danışma Kurulu Üyesi Temel Hazıroğlu, kurumun yapısı ve çalışmaları hakkında bilgi verirken katılım bankacılığının felsefesi ve katılım finans ekosisteminin prensiplerini ekonomi kavramı altında inceledi.

MERKEZİ DANIŞMA KURULU ÜYESİ OLARAK YAPININ GÜNCEL ÇALIŞMALARINDAN BAHSEDER MİSİNİZ?

Bilindiği gibi TKBB Danışma Kurulu, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulunun (BDDK) 22.02.2018 tarih ve 7736 sayılı kararı ile kurulmuş ve TKBB Yönetim Kurulunun 2.04.2018 tarih ve 253 sayılı kararı ile faaliyete geçmiştir. Görevi; katılım bankalarının uyması gereken ilke ve standartları belirlemek, uygulama farklarını gidermek üzere genel nitelikli kararlar almak, bütün bunlara uygunluk konusunda değerlendirmelerde bulunmak, kamu kurum ve kuruluşlarına, kamu kurumu niteliğini haiz olan meslek kuruluşlarına ve diğer kuruluşlara faizsiz finans faaliyetleri kapsamında görüş bildirmektir.

Bu çerçevede bugüne kadar birçok standart oluşturulmuş ve genel nitelikli kararlar alınmıştır. Böylece pek çok konuda katılım bankaları arasında tartışılan ve uygunluk noktasında tereddüt edilen hususlarda uygulama birliğinin ilk adımları atılmıştır.

MERKEZİ DANIŞMA KURULU’NUN GEÇMİŞ DÖNEMİYLE KARŞILAŞTIRILDIĞINDA BUGÜN GELİNEN NOKTAYA DAİR İZLENİMLERİNİZ NELERDİR?

Geçmişte söz konusu katılım bankacılığı ilke ve standartları meselesinde çalışma yapılmamış ancak genel nitelikli bazı kararlar alınmış ve bu kararlar da uygulama birliği oluşturma noktasında katkılar sağlamıştı. Ancak bu yeni yapı ile birlikte hem standart oluşturma hem de genel nitelikli kararlarla uygulama birliğini sağlama konusunda ileri adımlar atılmıştır. Buna ilave olarak kamu kurum ve kuruluşları ile kamu niteliğini haiz olan meslek kuruluşlarının başvuruları sonucu alınan kararlarla pek çok mesele gündeme alınıp çözüme kavuşturulmuş ve ciddi bir uygunluk alanı oluşturulmuştur.

KATILIM BANKACILIĞI İLE KLASİK BANKACILIK ARASINDAKİ FARKLAR NELERDİR?

Bilindiği gibi klasik bankacılık genel itibariyle toplumsal bazda üç ana hizmetten oluşur. Bunlar; toplumdaki tasarrufları toplamak, toplanan bu fonları ihtiyaç sahibi kişi/kuruluş- lara kullandırmak ve her türlü bankacılık hizmetlerini ifa etmek (Eft, havale, çek ve senet tahsili, internet bankacılığı, döviz işlemleri, ithalat-ihracat vb.). İşte katılım bankacılığı bu hizmetleri omurgası ve altın kuralı olan “faizsizlik ilkesi” üzerinden ifa eder.

Faizsizlik İlkesi üç maddeden oluşmaktadır. Fon toplarken herhangi bir getiri taahhüdünde bulunmamak, oluşacak kâr veya zararı anlaşılan oranda paylaşmak, Fon kullandırırken nakit kredi vermemek, bir mal veya hizmeti peşin alıp vadeli satmak ya da ortaklık yapmak, Her türlü bankacılık hizmetlerinde faizden kesinlikle uzak durmak 

KATILIM FİNANS EKOSİSTEMİNİN TÜRKİYE’DE VE ULUSLARARASI ALANDA GELİŞİMİNE DAİR FİKİRLERİNİZİ PAYLAŞIR MISINIZ?

Katılım finansı ekosistemi bir bütün olarak ele alınırsa; meşru insani bir zemine oturmuş banka, sigorta, borsa, her türlü faizsiz ürün ve hizmetler, kamu düzenleme ve denetlemesiyle birlikte ve dayanışarak yapılırsa bir anlam kazanır. Bu konuda epeyi mesafe alındı alınmasına ancak hala gidilecek çok yol ve aşılacak çok zorluk var. Her şeyden önce iç zaaflar ile dış engeller işleri zorlaştırıyor. Bütün bunları aşmak için öncelikle yeni bir zihin oluşturmak ve bizleri meşru dünyaya taşıyacak bir “zihinsel hicret” yapmak gerekiyor.

Bir kere katılım bankacılığının oturması ve hayat bulması için gereken ekonomik zemini yeniden tartışıp geliştirmek zorundayız. Zira katılım bankacılığı ancak ve sadece kendi değerinin neşet ettiği bir ekonomi ile tam ve bütünlüklü bir meşruiyet alanı oluşturabilir. Bunun için de öncelikle ayrı zihinlerin ve felsefelerin ürünü olan “iktisat” ile “ekonomi” kavramları arasındaki derin farklılıkları ortaya koymalıyız.

Gerçekte “kast” kelimesinden türetilen; aşırılıklardan uzak ve itidal üzere olma, adaletli ve ölçülü olma kısaca normal olma anlamlarına gelen “iktisat” kavramı bir amaca matuf zihinsel bir çaba ve teoriyken, “ekonomi” kavramı bu zihinsel çaba ve teorinin bir uygulamasıdır.

İslam’ın bir iktisat anlayışı vardır bu da tek, biricik ve kendine hastır. Buna şimdilik “İslam iktisadı” diyebiliriz. İktisadın birçok uygulaması vardır buna da ekonomi diyebiliriz. İslam iktisadı kavramını kullanmakta şimdilik ve geçici olarak mazuruz. Ancak İslam ekonomisi kavramını kullanmak yeni zihin ve yeni iktisat açısından hem yetersiz hem de İslam’ın, Müslümanların ve insanlığın geleceği açısından son derece tehlikeli ve umut kırıcıdır. Bu çerçevede yapılacak iş de açık ve nettir: İslam iktisadı üzerinden yeni bir ekonomi kavram ve anlayışı geliştirmek. İşbu anlayış; “yeni bir dünya mümkündür” umuduna yönelmiş İslam iktisadından neşet etmiş üretimde verimlilik, paylaşımda adâlet ve eşitlik, tüketimde de kanaatkârlığın temel alan “katılım ekonomisi”dir. İşte insani bankacılığın zirvesi olan katılım bankacılığı da tam ve kâmil olarak ancak katılım ekonomisinde hayat bulabilir.

KATILIM FİNANSIN BUGÜNDEN DE HAREKETLE GELECEĞİNE DAİR NELER SÖYLEMEK İSTERSİNİZ? ÖNGÖRÜLERİNİZ VEYA GİDERİLMESİ GEREKTİĞİNİ DÜŞÜNDÜĞÜNÜZ EKSİKLİKLER VAR MIDIR?

Katılım finansın Türkiye tecrübesi yaklaşık 35 yıl oldu. Hâlâ alınacak çok yol var. Ancak şunu hatırlamakta fayda var: Faizsiz bankacılık pek çok ülkede kapitalist sistemin bir alt sistemi gibi seyrederken Türkiye’de kendine has ve özgün bir tarzda gelişmektedir. Bunun en büyük işareti İslam’ın ve Müslümanların geleceğini riske sokmayacak ve töhmet altına bırakmayacak bir kavram olan “katılım bankacılığı” kavramının Türkiye tarafından oluşturulması ve dünyanın gündemine sürülmesidir. Böylelikle modern dünyadaki gelişmeleri büyük bir yenilmişlik ve ezilmişlik duygusuyla takip edip oradaki değerleri kabullenmenin, onları başına “İslami” koyarak almanın, zihni ve entelektüel tembelliğin ötesinde geleceği de karartan bir tutumun da önüne geçilmiş olmaktadır.

EKLEMEK İSTEDİKLERİNİZ...

Öncelikle şu gerçeğin altını çizmekte fayda var: Bir şeyin karşısında ya da yanında olmak dolaylı ya da doğrudan süreç içinde o şeye benzemeyi ve akabinde de ona dönüşmeyi getirebilir. Zira karşı çıkılan şey negatiften kendini yeniden üretebildiği gibi yanında olunan şey de pozitiften kendini yeniden tekrarlayabilir.

Sonuç olarak her düşünce sistemi, her medeniyet kendi kavramları ile hayat bulur. Bu çerçevede İslam düşüncesinin, İslam toplumunun ve İslam sosyolojisinin en temel ilkesi, en esaslı zihni dayanağı kendi özgünlüğü ve kendine haslığıdır. Ne bir şeyin karşısında ne de bir şeyin yanındadır. Karşısında ve yanında olmak İslam’ın dışındakilerin konumu ve sorunudur. Bütün bunların muvazenesinde İslam ve ondan neşet etmiş iktisat; insanlık bayrağını taşıyacak bir duruşun, meşru ve yeni bir dünyaya doğru bir yürüyüşün adıdır.

TKBB Danışma Kurulu Üyesi Temel Hazıroğlu

Yorumlar (0)
Yorum yapabilmek için lütfen üye girişi yapınız!

Gelişmelerden Haberdar Olun

@