İslami Finans’ta Spekülasyon Yasağı

İslami finans sisteminin en önemli prensiplerinden olan risk paylaşımı ilkesi ve reel ticaretin desteklenmesi ile birlikte spekülatif faaliyetlerin yasaklanması, sadece İslam dinine inanan insanların değil, farklı kültür ve düşünce dünyalarından insanların da üzerinde önemle durdukları ve finansal krizlere karşı alternatif olarak gösterdikleri önemli ilkelerdir. 

Finansal Okuryazarlık 01.11.2021, 10:09 01.12.2021, 17:25
İslami Finans’ta Spekülasyon Yasağı

İktisadi olarak spekülasyon kavramı, piyasa koşullarını takip ederek geleceğe yönelik fiyat tahminlerinin yapılması yoluyla herhangi bir varlığın düşük bir fiyattan alınıp daha yüksek bir fiyattan satılmasını ifade etmektedir. Bazı ekonomistler, spekülatörler aracılığıyla piyasadaki fiyatların denge noktasına ulaştığını ve böylelikle bir çeşit piyasa düzenleyiciliği görevi gördüklerini iddia etse de, gerçekten reel bir alım satım maksadı taşımayan ve düzenli bir denetime tabi tutulmayan spekülatörlerin, piyasadaki temel arz ve talepte gerçekleşecek olan makul fiyatları daha uzağa çekebilecekleri geçmiş tecrübeler ile sabit bir durumdur.  

BBC’de ekonomi muhabiri olarak çalışan ve ‘Kutsal Dolar’ isimli kitabın yazarı olan Dharshini David, petrol piyasaları üzerinden spekülatif faaliyetlere bir örnek vererek konuyu daha da aydınlatmaktadır:

•    “Spekülasyon, petrol almak veya satmak arzusundan ötürü değil, bu alım satım işleminden para kazanmak üzere harekete geçilmesidir. Spekülatörler, petrol varillerini teslim almıyor veya sevkiyatlarını yapmıyorlar; yalnızca o vadeli iş sözleşmelerini alıp satarak, petrol fiyatlarının düşmesi ya da yükselmesini bekleyip beklememelerine göre bunlar üzerine bahis oynuyorlar.”

•    “Gerçekte ticareti yapılan varil sayısı, bir emtia borsasına göre tüccarların her dakika bilgisayarlı sisteme aktardığını gördükleri binlerce alım satım işleminden yüzde beş daha azdır. Tüccarlar, piyasada çok yoğun talep görürlerse fiyatları arttırırırlar. Talep azsa veya bolluk varsa tersi gerçekleşir. Spekülatörlerin suni bir talep oluşturması ise, piyasadaki dengeyi bozacağı için fiyatların dalgalanmasına sebebiyet verecektir.  

Ek olarak, Amerika Birleşik Devletleri, Merkez Bankası’nda çalışan David Luttrell ve Harvey Rosenblum’ın tahminlerine göre, 2008 küresel finans krizinde yaşanan toplam kaybın 6 ile 14 trilyon ABD doları civarında olduğu vurgulanmaktadır. Krizlerin kuşkusuz birçok sebebi olsa da, aşırı ve ihtiyatsız borç verilmesi ile reel bir karşılığı olmayan kaldıraçlı işlemlerin yaygınlaşması, finansal krizlere yol açan en önemli sebepler arasında yer almaktadır.

İtalyan bir araştırmacı olan Loretta Napoleoni de, yazmış olduğu kitap ve makalelerde, İslami finansın krizlere karşı bir alternatif olduğunu vurgulamaktadır:

•    “İslami sistemde risk her katılımcı tarafından paylaşılıyor, ama bizim batıdaki sistemde bu böyle değil. Bize göre farklılaşan bir diğer özelliği ise spekülasyonların ekonomi içerisinde yer almamasıdır.”
‘Paranın Yükselişi’ kitabının yazarı olan Niall Ferguson ise, kitabının giriş kısmında yöneltmiş olduğu sorular ile küresel finans krizinin arkasında yatan sebepleri, aşırı borçlandırma ile türev işlem piyasasındaki faaliyetlerin artışına dayandırmaktadır:

•    “Bu kadar çok Amerikan ve Avrupa Bankası nasıl bu kadar yüksek kaldıraçlı bir bilanço sahibi oldular, diğer bir deyişle sermaye tabanlarının çok ötesinde bir parayı borçlanıp kredi olarak kullandırma noktasına nasıl geldiler?”

•    “Dev Amerikan firması Amerikan International Group (AIG) tarafından başı çekilen sigorta endüstrisi nasıl geleneksel risk kavramından türev işlemler piyasasına kaydı ve yüksek belirsizlik içeren finansal risklere karşı korunmaz hale geldi?”

Türkiye’nin de üyesi olduğu İsviçre merkezli Uluslararası Ödemeler Bankası’nın (BIS) 2019 yılındaki verilerine göre, piyasalarda dolaşımda olan türev ürünlerin nominal değerinin 640 trilyon dolar olduğu tahmin edilmektedir. Ancak, ilgili ürünlerin piyasadaki gerçek değerine baktığımızda, sadece 12 trilyon dolara karşılık geldiklerini görmekteyiz. Dolayısıyla, piyasa içerisinde finansal balonların ortaya çıkmasına zemin hazırlanmış olmaktadır. 

Katılım Bankacılığında ise bilindiği üzere, vadeli işlem sözleşmelerinin yapılmasındaki asıl gaye, ithalatçı veya ihracatçı tüzel müşterilerin gelecek vadeli ticari faaliyetlerinde beklenmedik bir şekilde gerçekleşebilecek olan kur dalgalanmalarından korunması ve bu şekilde işlerini sürdürülebilir bir şekilde devam ettirebilmeleridir.

Cambridge İslami Finans Enstitüsü Genel Müdürü, Humayon Dar’ın da ifade ettiği gibi: 

•    “İslamiyet ile Batı Dünyasını bir araya getirebilecek, Müslüman olmayanları Müslümanlara yakınlaştırabilecek bir fenomen İslami Finans sistemi olabilir.”

EYYÜP YAKUP GEDİKLİ 

 
 

Yorumlar (0)
Yorum yapabilmek için lütfen üye girişi yapınız!

Gelişmelerden Haberdar Olun

@