Adapazarı İslam Ticaret Bankası ve Milli Bankacılık

Adında İslam olan ilk hatta tek banka

Dergi 15.06.2022, 14:44 16.06.2022, 11:45
Adapazarı İslam Ticaret Bankası ve Milli Bankacılık

Ülkemizde milli bankacılıktan özellikle de faizsiz bankacılıktan bahsedilecekse Adapazarı İslam Ticaret Bankasını anmadan geçmek olmaz. Zira adında İslam olan ilk hatta tek banka budur. Öyle ki kuruluşunda son derece dindar insanların rol aldığı ve İslami hassasiyetlerle kurulan bu kurumun hikayesini, faizsizlik meselesini ve bankacılığın ekonomideki rolünü ortaya koymak; geçmişi ve bugünü daha iyi anlamamıza, geleceği daha doğru tasavvur etmemize ve inşa etmemize katkı sağlayacaktır.

Bir katılım bankasında üst düzey yönetici olarak görev yaparken mutat ziyaretlerden birinde Adapazarı şubesine gitmiştik. Müşteri ziyareti yaparken Adapazarı merkezde biraz değişik, eski ve tarihi bir bina görüp ne olduğunu sorunca “Bu, ülkenin ilk İslam bankası olan Adapazarı İslam Ticaret Bankası eski genel müdürlük binasıdır,” dediler. Bu merakımızı celp etmişti. Konuyu biraz inceleyince bu bankanın süreç içinde Türk Ticaret Bankası (Türkbank) adını aldığını öğrendik. Bu isim bize pek de yabancı gelmemişti. Türkbank’ı ilk defa Trabzon Of şubesinde çalışan bir akrabamızı ziyaret ettiğimizde tanımıştık. Bilahare İstanbul’un sokaklarındaki o sımsıcak ve ev kokan “Türkbank ikinci adresiniz” adlı reklamları dikkatimizi çekmişti. Daha sonra da bu bankanın “döviz hesabı açanlara yüzde 30 faizsiz TL kredisi veren yeni bir hesap” çeşidi ilgimizi çekmiş ve Levent şubesine gidip döviz hesabı açmıştık. Aldığımız yüzde 30’luk faizsiz TL kredi ile tekrar döviz hesabı açarak tasarruflarımızı faizsiz değerlendirmeye çalışmıştık. Faizsizlik ilkesine inanan biri olarak ilk defa faizsiz bir hesap açmış olmanın keyfini yaşarken aynı zamanda bu bankanın mayasında bir iyilik damarı olduğunu düşünmeye başladık. Bilahare yeni kurulan Albaraka Türk faizsiz bankasında çalışmak nasip olmuş ve onun hemen yakınına genel müdürlük binasını taşıyan Türk Ticaret Bankası ile komşu olmuştuk. Velhasıl Adapazarı ziyaretimiz böyle bir bankanın geçmişine daha yakından bakmamızı gerektirdi ve hemen Ziraat Bankası bünyesinde olan Bahçekapı’daki Türkbank’ın eski genel müdürlük binasına gidip geçmiş evraklarını araştırdık ve gerçekten kuruluşunda İslam olan bir banka ile karşılaştık. Konuyu biraz daha araştırınca Münir Kutluata’nın banka ilgili yazısına rastladık. O aralar yeni yazmakta olduğumuz Katılım Ekonomisi adlı kitaba bu bankanın hikayesini almaya karar verdik. Daha sonraları da Türkbank’ın munzam sandığının o sıralar düzenlemiş olduğu kuruluş yılı toplantısına konuşmacı olarak çağrıldık ve oraya gidip Türk Ticaret Bankasının kuruluş amaçları doğrultusunda faizsiz yani katılım bankası olarak yeniden açılması gerektiğini, bu kurumu kuran o mübarek insanların hedeflerine yeniden sarılmanın önemini belirten bir konuşma yaptık. Arkasından başka yıl dönümlerine de davet edilip katıldık. En son olarak da Sakarya Üniversitesi’nde yapılan 109’uncu kuruluş yıldönümü panelinde konuşma yaptık.

Adapazarı’nda 1913 yılında esas mukavelesinde “Hacı Adem Beyzade İbrahim, Sipahizade Hamid ve Şürekası Adapazarı İslam Ticaret Bankası” yazan bir banka kurulmuştur. Kuruculardan Hacı Adem Beyzade İbrahim Bey bankanın idare meclisi başkanı, Şumnulu Hacı Mehmet Hilmi Efendi de bankanın müdürü olmuştur. Bankanın adında İslam kelimesinin olması bir yandan Adapazarı’nda bulunan ecnebi bir bankadan (Osmanlı Bankası) ayrılmasını diğer yandan da sadece İslami prensiplere bağlı kalınarak bir faaliyet yapılmasını işaret etmektedir. Mukavelesinde yazan “Usulü şer’i dairesinde ikraz (borç verme) ve istikraz (borç alma) ve lüzumunda mali, ticari, sınai medeni, emvali menkule ve gayrimenkuleye ait bütün muamelat ile iştigal eylemek üzere bir komandit şirket teessüs eylemiştir” ifadesi bunun açık bir göstergesidir (Hazıroğlu, 2017:266).

1919 yılında kurucular dışında başka kimselerin de iştirakini temin edebilmek maksadıyla banka anonim şirkete dönüştürülmüş ve adı “Adapazarı İslam Ticaret Bankası Osmanlı Anonim Şirketi” olmuştur. Cumhuriyetin ilanı ile 1924 yılında bankanın unvanında değişikliğe gidilmiş ve Osmanlı kelimesi yerine Türk kelimesi konulmuş ve bankanın adı “Adapazarı İslam Ticaret Bankası Türk Anonim Şirketi” olmuştur. 1928 yılında, İslam kelimesinin Hristiyan bankasından ayrılmak maksadıyla banka unvanına eklendiği ve artık böyle bir rakip olmadığı için bu kelimenin kullanılmasında fazla zaruret bulunmadığı düşüncesinden hareketle şirketin ismi “Adapazarı Türk Ticaret Bankası Anonim Şirketi” olarak değiştirilmiştir. 1934 yılında bankanın merkezi Ankara’ya taşınmış ve sermaye artışı ile bankaya Maliye Bakanlığı üzerinden devlet de ortak olmuştur. 1937 yılında bankanın unvanında tekrar bir değişiklik yapılmış ve ismi “Türk Ticaret Bankası Anonim Şirketi” hâline getirilmiştir. 1952 yılında bankanın idare merkezi İstanbul’a taşınmıştır (Kutluata, 2011:81-83). Türk Ticaret Bankası 1997 yılında Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu’na devredilmiştir. 2001 yılında bankacılık yapma ve mevduat toplama yetkisi kaldırılmıştır. 2003 yılında da bankanın tasfiye kararı alınmış ve tasfiye süreci başlatılmıştır.

Adapazarı İslam Ticaret Bankası’nın kuruluş şartları ve yöre esnafının adeta bir iktisadi kurtuluş savaşı verir gibi davranması son derece manidardır. Öyle ki Adapazarı’nda ilk banka şubesi 1889 yılında açılan Ziraat Bankası, ikincisi 1907 yılında Osmanlı Bankası, üçüncüsü 1913 yılında açılan genel müdürlüğü de burada bulunan Adapazarı İslam Ticaret Bankası’dır (Sarı-Narin, 2021:10). Bu noktada İngiltere Kralının izniyle kurulan Osmanlı Bankası (Bankı Osmani) Adapazarı şubesi çalışanlarının ağırlıklı olarak gayri Müslim olması ve Ermeni kökenli banka müdürünün Türk tüccarlara kredi vermemesi, yegâne müşterilerinin gayri Türk olması önemli bir faktördür. Yöre halkının tüccar ve esnafı tefecilerden kurtarmak, uygun kredi vermek ve ticareti geliştirmek üzere bir banka kurmaya karar vermesi takdire şayandır (Sarı-Narin, 2021:32). Ancak yine de bankanın 5 Nisan 1919 tarihli şirket nizamnamesinin dokuzuncu maddesinde, vakti geldiği hâlde ödemesi geciken kişilere senelik yüzde 9 faiz uygulanacaktır ifadesi yer alması ve 1919 senesi ilk beş aylık kar ve zarar hesabında emanet ve kredi faizleri ile ifrazat faizi gibi kalemlerin açıkça bulunması (Sarı-Narin, 2021:47,51) son derece düşündürücüdür. Zira bu durum, çok iyi niyetlerle kurulmuş olsa da asli amaçlardan uzaklaşıldıkça ne gibi sonuçlarla karşılaşıldığını açık seçik olarak göstermektedir.

Ülkelerin gerçek bağımsızlıkları iktisadi bağımsızlıktan, bunun da yolu ülke halkının ihtiyacı olan mal ve hizmetleri içeride üretmekten geçer. Bu noktada milli ekonomi ve milli bağımsızlık ve bunun dinamosu olan milli bankacılık çok önemlidir. O yüzden milli kuruluşlara ve onların kurucu ruhlarına sahip çıkmak ve asli amaçlarına bağlı kalmak hayati derecede önemlidir. Biliyoruz ki hakikat sadece onu çağırmakla değil onun geleceği işleri yapmakla gelir. Ülkenin milli bankacılığı tarihinde yaşanan bu gelişmeler, iyi niyetle yapılan girişimlerin eğer kuruluş amaçlarına yani misyonlara bağlı kalınmazsa nasıl da başka yerlere savrulabildiğini, başkalaşıp yabancılaşmaya uğrayabildiğini açıkça göstermektedir. Ziraat Bankası, Türkiye Vakıflar Bankası, Türk Ticaret Bankası ve Hintli Müslümanların gönderdiği “hilafeti kurtarma” paraları ile kurulmuş olan Türkiye İş Bankası’nın kuruluş ve gelişim hikayeleri son derece ibret ve ders vericidir. İyi niyetlerle yola çıkılmasına rağmen yolda yaşanan bu dönüşümler ve dramlar üzerinde çokça durulacak ve düşünülecek bir konudur. Adapazarı İslam Ticaret Bankası’nın akış süreci, başkalaşımı ve akıbeti buna en tipik örnektir.

Kurucularının iktisadi bağımsızlık ruhunun yönlendirmesi ve ondan esinlenen munzam sandığın katkısı ile bugün TMSF bünyesindeki Türkbank faizli bankacılık lisansını yeniden almış ve faaliyet aşamasına gelmiştir.

Maalesef adında İslam olan bu ilk bankamız kendi öz değerleri ile tekrar yaşamak için sahiplenmeyi ve katılım bankası olmayı bekliyor. ,

Milli bankacılık alanında yaşanan bütün bu gelişmeler bize şunu söylemektedir: Her türlü şartları hesaba katan ancak onlara teslim olmayan, zorunluluğu putlaştırmayan ve onun kendi sınırları ve süresi içinde arızi ve olağanüstü bir hâl olduğunu kavrayan bilinçle yeni bir “zihinsel hicret” üzerinden bu durumu aşmak mümkündür ve bu önemli bir ödevdir. Zihinsel hicret; hakikatten ve ahlaktan hareketle bir gelecek tahayyülü kurmak, içinde yaşanılan gerçekleri ve koşulları gözetip ayağını sağlam yere basarak tasavvur edilen geleceğe adım adım yol almaktır. Bu, yeni zihin ve yeni iktisat anlayışı ile hayatı bir bütünlük içinde kavrayarak işleri ele almak ve yoğun bir çabayla eyleyişler içine girmek anlamına gelir. Zihinsel hicret, hayallere dalıp gerçeklerden uzaklaşmak, bulunulan yeri unutup kaosa sürüklenmek değil, aksine ve özellikle “geçmişi ve geleneği ders alarak sindirmek, bugünü ve basılan zemini kavrayarak harekete geçmek ve yarınları inşa edecek inkılapçı yürüyüşlere koyulmak”tır.

Temel Hazıroğlu

TKBB Danışma Kurulu Üyesi 

Yorumlar (0)
Yorum yapabilmek için lütfen üye girişi yapınız!

Gelişmelerden Haberdar Olun

@