Etkı̇ Yatırımcılığı Pazarında Katılım Fı̇nans İçı̇n Fırsatlar

Etki yatırımı, özel sektörün sosyal ve çevresel problemlerin çözümündeki rolünü geliştirmek için yenilikçi bir model olarak ortaya çıkıyor

Dergi 19.03.2021, 15:18 12.04.2021, 11:53
Etkı̇ Yatırımcılığı Pazarında Katılım Fı̇nans İçı̇n Fırsatlar

Küreselleşmenin finans dünyası ve piyasalar üzerindeki etkileri çokça tartışılmış, bazen bir fırsat bazen de dikkatlice yönetilmesi gereken bir risk olarak ele alınmıştır. Geride bıraktığımız sene tüm dünyaya gösterdi ki küreselleşmenin en önemli etkileri yalnızca piyasalar üzerinde değil aynı zamanda kamu sağlığı, ekolojik sürdürülebilirlik, biyoçeşitlilik gibi hayatın en temel bileşenlerinde de kendisine yer ediniyor. Küresel refahın artmasında kat edilen tüm ilerlemelere rağmen kapsayıcı ve sürdürülebilir kalkınmanın önünde önemli engeller bulunmaya devam ediyor.

Yeni tip koronavirüs (COVID-19) salgınının sarsıcı etkileri birçok alanda uzun uğraşlar sonucu elde edilmiş pek çok kazanımın da yok olmasına neden oldu. Dünya nüfusunun yalnızca yarısından azı temel sağlık hizmetlerinden faydalanabiliyor. Uzaktan öğrenme imkânı olmayan en az 500 milyon öğrenci bulunuyor.

Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları, çizdiği kapsayıcı yol haritasıyla sorunların önüne geçilebilmesi, sosyal ve çevresel adaletsizliğin en aza indirilebilmesi için pandemi öncesinde olduğu gibi şimdi de küresel bir rehber niteliği taşıyor.

Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’ın hayata geçirilebilmesi için gerekli olan yıllık yatırım 5-7 trilyon dolardır. Resmi kalkınma yardımları çıkarıldığında 2,5 trilyonluk bir finansman açığı ile karşı karşıyayız. Tek başına kamu ve sivil toplum örgütlerinin iş birliği bu açığı kapamakta yeterli değil. Sürdürülebilir kalkınmanın finansmanında köklü bir değişikliğe ve daha güçlü iş birliklerine ihtiyaç duyuyoruz. Böylesi büyük yatırımlar için kaynakların harekete geçirilmesi ve ortaklıklar kurulmasında, ortalama bir ülkede istihdamın yüzde 90’ını ve gayrisafi yurt içi hasılanın (GDP) yüzde 60’ını sağlayan özel sektöre önemli bir rol düşüyor.

Özel sektörün bu iş birliğine katılma meylinin bir belirtisi olarak “sorumlu yatırımcılık” veya “sürdürülebilir finans” gibi kavramların son yıllarda kazandığı ivme gösterilebilir. Bu çabanın örneklerinden biri aktif büyüklükleri 47 trilyon doları aşan 214 bankanın; Birleşmiş Milletler Çevre Programı Finans Girişimi kapsamında bankacılık sektörünün sürdürülebilir bir geleceğin yaratılmasındaki sorumluluklarını kapsayan Sorumlu Bankacılık Prensipleri’ne imza atması oldu. Bu anlaşmaya Türkiye’den altı banka kurucu imzacı olarak katılarak, Türk finansal pazarının sürdürülebilirlik alanındaki duyarlılığını gösterdi. Finans ve yatırım dünyasında oluşan bu farkındalığın yansıması olarak “çevresel, sosyal ve yönetişim” (ESG) ve “sosyal sorumlu yatırım” (SRI) gibi kavramlar günümüzde yükselmekte olsa da özellikle pandeminin yıkıcı etkileri göz önünde bulundurulduğunda özel sektöre her zamankinden çok daha etkin bir rol düşüyor. Özel sektör artık “negatif etkiden kaçınma” prensibini geride bırakıp “pozitif etki yaratma” döngüsüne girerek kalkınma sorunlarına işaret edecek çözümleri, iş kollarında ve değer zincirlerinde uygulamaya başlamalıdır.

Etki yatırımı dediğimiz yatırım türü, özel sektörün sosyal ve çevresel problemlerin çözümündeki rolünü geliştirmek için yenilikçi bir model olarak ortaya çıkıyor. Etki yatırımları, finansal kaynakların yalnızca kâr amacıyla değil aynı zamanda sosyal ve çevresel etki yaratma amacıyla da kullanılması anlamına geliyor. Böylece beklenen getiri hem finansal hem de yatırımla birlikte oluşan pozitif çevresel ve sosyal etkiyi de kapsıyor. Bu etki, yatırım öncesinde finansal getiride olduğu gibi taahhüt ediliyor, yatırım boyunca ve sonrasında ise ölçümlenip şeffafça raporlanıyor.

Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı İstanbul Uluslararası Kalkınmada Özel Sektör Merkezi (UNDP IICPSD) olarak 2019 yılında yürüttüğümüz Türkiye’deki Etki Yatırımcılığı Ekosistemi çalışmasında gördük ki Türkiye özellikle mülteciler, kadının güçlendirilmesi, sağlık, yenilenebilir enerji ve finansal kapsayıcılık alanlarında etki yatırımı çekebilecek potansiyele sahip. Çalışmalarımız gösteriyor ki etki yatırımcılığı pazarı hızla büyümeye devam etse de, yatırımcı kanalında etki yatırımcılığına dair farkındalık ve kapasitenin sınırlı olması ve yatırımcıların risk-getiri beklentilerine uygun projelere erişememesi, etki yatırımı kaynaklarının yine hâlihazırda gelişmiş ülkelere yönlendirilmesine neden oluyor. Kalkınma ihtiyaçlarının çok daha öncelikli olduğu birçok bölge etki yatırımcılığı kaynaklarından hâlâ yeterince faydalanamamakta. Temel prensiplerindeki yakın örtüşme, büyüyen etki yatırımcılığı pazarının katılım finans araçları için de yenilikçi ortaklıklar sunmasına öncülük ediyor. Katılım finansın güçlü olduğu ve kalkınmaya yönelik ihtiyaçların yüksek olduğu bölgelerde katılım finans ve etki yatırımcılığı pazarlarından doğacak sinerjilerin, bu ihtiyaçlara yönelik piyasa tabanlı çözümlerin fonlanmasında ciddi rol oynaması bekleniyor.

Bu potansiyeli göz önüne alarak, UNDP IICPSD olarak İslam Kalkınma Bankası (IsDB) ile iş birliği içinde 2016 yılında KüResel İslami Finans ve Etki Yatırımcılığı Platformu’nu (GIFIIP) kurduk. GIFIIP, Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları’na ulaşmada katılım finans ve etki yatırımcılığı üzerinden kalkınmada özel sektörün rolünü artırmayı hedeflemektedir. Platform, katılım finans ve etki yatırımcılığı alanında çalışan kamu ve özel sektör paydaşlarını bir araya getirerek sürdürülebilir kalkınma için piyasa temelli çözümler geliştirmek üzerine etkin şekilde çalışmaktadır.

Milenyum kuşağının iş dünyasında daha etkin bir role kavuşması ve servet sahibi olmaya başlaması ile beraber oldukça farklı bir yatırımcı tabanı oluşuyor. Bu kuşak 2030’a kadar sadece Amerika’da 68 trilyon dolar değerinde bir varlığın mirasçısı olmak üzere. Bu jenerasyon artık yalnızca maddi getiri ile motive olan bir kuşak değil; aksine onlar için yarattıkları sosyal ve çevresel etki, iş ve yatırım seçimlerinde en az finansal getiri kadar önemli. Benzer bir durumu dünyada katılım finans sektöründe de görmekteyiz; yeni jenerasyon için katılım finans kuruluşlarının sadece İslami finans prensiplerine uyumlu olması yeterli değil. Genç tüketiciler bu kuruluşların çevresel, sosyal ve etik kriterleri de yatırımlarında değerlendirmelerini beklemekteler. GIFIIP’in çalışmalarına göre özellikle İslami finans sektörünün güçlü olduğu ülkelerde öne çıkan yenilenebilir enerji, kadının güçlendirilmesi, mültecilerin topluma kazandırılması gibi konu başlıkları, kurumsal ve bireysel etki yatırımcıları için de büyük önem arz etmekte. Tüm bu trendler göz önüne alındığında; katılım finans sisteminin hızla geliştiği bu dönemde, katılım finans kuruluşlarının bünyelerine etki yatırımcılığını entegre etmeleri, bu iki pazarın potansiyellerini katlayarak onları değişen dünyada öncü oyuncular olarak bir adım daha ileri götürecektir.

UNDP Istanbul International Centre for Private Sector in Development (IICPSD) Müdür Yardımcısı Gülçin Salıngan

Yorumlar (0)
Yorum yapabilmek için lütfen üye girişi yapınız!

Gelişmelerden Haberdar Olun

@