Türk İslam Bilgini Katip Çelebi

Dergi 21.09.2021, 21:33 27.09.2021, 10:25
Türk İslam Bilgini Katip Çelebi

İstanbul’da 1609 yılında doğmuş olan Kâtip Çelebi'nin asıl ismi (“Abdullah oğlu Mustafa” anlamına gelen) Mustafa bin Abdullah'tır. Hayatının yetişkinlik döneminde (1634 yılında) hacca gittiği ve bu hac seyahati esnasında da uzman memur (halife kalfa) olduğu için kimi zaman Hacı Halife olarak da anılan Mustafa çalışma hayatında ordu kâtipliğinde bulunduğu için buna izâfeten Kâtip Çelebi olarak anılmıştır.

Tarih, coğrafya ve biyografya ile ilgili çalışmalar yapmış ve değerli eserler yazmış olan Kâtip Çelebi (1609-1657) kıymetli bir Türk-İslam bilginidir.

Altı yaşından itibaren yarısına kadar ezberlemek de dâhil olmak üzere Kuran okumayı ve tecvit kurallarını öğrenen küçük Mustafa, sonrasında devrin saygın hocalarından özel dersler almıştır. 14 yaşına geldiğinde Osmanlı maliyesine bağlı birimlerden biri olan Anadolu Muhasebesi Kalemi’nde (Defterdarlığında) stajyer olarak devlet görevine başlamış, buradaki özel yazı ve muhasebe usullerini kısa sürede öğrenmiştir. 1624’te Tercan (Erzincan) Seferine, 1625’te de Bağdat Seferine katılmış,aynı yıl (Osmanlı merkez ordusu olan kapıkulu teşkilatındaki maaşlı askerlerin maaş ve künye defterlerini tutan maliye birimi olan) Baş Mukâbele Kalemi stajyerlerliğine getirilmiş, sefer dönüşünde ordu ile bir süre Diyarbakır’da kalmıştır. Ordudaki Süvari Alayının yoklama ve hesap işlemlerini gören Süvari Mukabelesine tayin edilmiş ve 1627’de İstanbul’a gelerek dönemin ünlü medrese âlimi Kâdızâde Mehmet Efendi’nin derslerine katılmıştır. Erzurum Beylerbeyi Abaza Mehmet Paşa’nın 1624’ten beri devam eden isyanını bastırmak üzere hazırlanan ordu ile 1628 yılında Erzurum kuşatmasına katılmış, isyanın bastırılması sonrasında İstanbul’a dönerek Kadızâde’den ders almaya devam etmiştir. Safevîlerin doğudaki bazı Osmanlı topraklarını işgal etmesi üzerine 1629'da yapılan Bağdat ve Hemedan Seferine katılmış ve 1631’de İstanbul’a gelerek tekrar Kadızâde’nin sohbetlerine ve derslerine katılmıştır. 1633-1635 arasında Halep Seferi'ne katılarak ordunun 1634 kışını Halep’te geçirecek olması nedeniyle Hacca gitmiş, görev dışındaki zamanlarda Halep'te kitapçıları ve kütüphâneleri gezerek bu ordunun İstanbul’a dönüşü esnasında uğramış olduğu Diyarbakır'da oradaki bilgin ve aydınlarla görüşmüştür. 1635’te IV. Murat ile Revan (bugünkü ismi Erivan) Seferine katılmış ve Revan kalesi Safevilerden alındıktan sonra İstanbul’a dönmüş, böylece on iki yıllık sefer hayatından sonra kendi ifadesiyle “küçük cihattan büyük cihada” yani düşmanla yapılan savaştan cehâletle yapılan savaşa dönmüştür. Bundan sonra asıl ilim hayatı başlayan Kâtip Çelebi, 1645’te katıldığı ve haritaların nasıl yapıldığını inceleme fırsatını da bulduğu Girit Seferi dışında devrin önemli âlimlerinden özel dersler almış, ömrünün sonuna dek çeşitli bilimlerle uğraşmış ve öğrenciler yetiştirmiştir. 

Kâtip Çelebi, kendi kültür ve ilim dünyası ile sınırlı kalmayıp Osmanlı Devleti'nde Batılı kaynaklara başvuranların öncüsü olmuştur

Kâtip Çelebi'nin çeşitli eserleri ile özellikle yaklaşık 15 bin kitap ve risâlenin adı ve yazarının alfabetik olarak yer aldığı Keşfü'z-Zunûn, Batı dünyasında İslam araştırmaları yapan hemen herkesin müracaat ettiği temel başvuru eseri olmuştur. Tarih konusunda oldukça yetkin bir konumda olan Kâtip Çelebi, savaşlarda komutanların yaptıkları yanlışları onların 52 tarih bilmemesine bağlayıp, devlet adamlarının ve iktidarda bulunanların tarih ve coğrafya okumalarının çok önemli olduğunu vurgular. Tarih dışında coğrafya ile de ilgilenmiş, Batılıların ve Yunanların bu alanda İslam coğrafyacılarından ileride olduğunu belirterek bu eksikliği gidermek için bir coğrafya ansiklopedisi olan Cihânnümâ'yı yazmıştır. Bu eser ilim çevrelerinin ufkunu açmış ve kendisinden sonra yazılacak eserlere de zemin hazırlamıştır.

Kendi kültür ve ilim dünyası ile sınırlı kalmayıp Osmanlı Devleti'nde Batılı kaynaklara başvuranların öncüsü olan Kâtip Çelebi, Aristo'nun felsefe şerhi ve Meteorologica kitaplarının bazı bölümlerini, Hollandalı coğrafyacı Abraham Ortelius’un gerçek bir modern atlas olan Theatrum Orbis Terrarum adlı eseri ile Alman coğrafyacı Philippus Cluverius'un Eski ve Yeni Coğrafya Kitaplarına Giriş adlı eserini de Türkçeye kazandırmıştır.

Kâtip Çelebi, yazdığı eserlerde tarih, felsefe, coğrafya, astronomi, matematik, musiki ve bibliyografya gibi farklı konular işlemiştir

âtip Çelebi yazdığı eserlerde tarih, felsefe, coğrafya, astronomi, matematik, musiki ve bibliyografya gibi farklı konular işlemiş ve kendi görüşleriyle yaşadığı dönemde Osmanlı düşünce ve bilim hayatına damgasını vurmuş ve yenilik getirmiştir. Türkiye'de olduğu kadar Batı dünyasında da büyük bir takdir ve şöhret kazanmıştır. Çalışkan, iyi huylu, vakarlı, az konuşan, çok yazan biri olarak bilinen Kâtip Çelebi Arapça, Farsça yanında Latince'yi bilmenin de ötesinde Osmanlı Devleti'nde Batı bilimleriyle fazla ilgilenen ve bu bilimleri Doğu bilimleriyle karşılaştırıp sentezini yapan ilk Müslüman Türk bilim adamlarından biridir. Doğumunun 400’üncü yılı olan 2009 yılı da UNESCO tarafından “Kâtip Çelebi Yılı” olarak ilan edilmiştir. 6 Ekim 1657 tarihinde vefat eden Kâtip Çelebi’nin mezarı İstanbul’un Vefa semtinde Zeyrek Camii civarındadır.

Dr. İrfan PAKSOY

Ankara Üniversitesi Uygulamalı Bilimler Fakültesi Gayrimenkul Geliştirme ve Yönetimi Bölümü Öğretim Üyesi

İçeriği Katılım Finans 27. sayısında görüntüleyebilirsiniz.  

Yorumlar (0)
Yorum yapabilmek için lütfen üye girişi yapınız!

Gelişmelerden Haberdar Olun

@