Türkı̇ye’de Tarım İhracatı ve Fı̇nansman Araçları
Türkiye, coğrafi avantajları ve iş gücü potansiyeliyle tarımda yüksek ihracat potansiyeline sahiptir.
9 Haziran’da MÜSİAD olarak Adana’da gerçekleştirdiğimiz Tarım Zirvesinde “Dünya gıdayı konuşuyor, tarım dünyanın gündeminde” demiştik. Global ölçekte tüm ekonomiler birbirleriyle çok fazla etkileşimde, birbirine entegre durumda. Bu durum dünyanın herhangi bir yerindeki bir gelişmeden küresel olarak etkilenme sonucunu doğuruyor. 2020’de başlayan pandeminin bir sonucu olarak ilk işaretlerini gördüğümüz ve Rusya’nın Ukrayna’yı işgali ile artık dünyanın gerçeği haline gelen korumacı ülke politikaları özellikle gıda sektörünü birçok ülke açısından olumsuz etkiledi. Üretici ülkelerden tedarik edilen ürünlerde oluşan arz daralması ve tedarik zincirindeki aksamalar sorunu derinleştirdi.
Pandeminin ve savaşın etkileri henüz geçmemişken, bir de bunların üzerine iklim sorunları ile karşı karşıya kalan ülkeler -ki bunların başında Avrupa ülkeleri gelmekte- kuraklık tehdidi altında. Artan girdi maliyetleri ve lojistik sorunlarının yanında su sorunu, Avrupa ülkelerinin hem tarımsal ürünlerde üretimini hem de bunların lojistiğini olumsuz etkilemekte ve önümüzdeki dönemlerde daha da fazla etkileyecek gibi görünmekte.
Ülke olarak böyle kritik bir dönemi fırsata çevirme şansımız var. Bu şansı değerlendirmek için de tarımdaki ihracat potansiyelimizi kullanmamız önem arz etmektedir. Gerek ekilebilir arazilerimizin miktarı, gerek bunun için gerekli iş gücü potansiyelimizin olması gerekse, coğrafi avantajlarımız göz önüne alındığında tarihi bir fırsat ayağımıza kadar gelmiş durumda. Bu fırsatı değerlendirmek için yapmamız gereken bazı şeyler var. Ekilebilir arazilerimizin kullanım oranını artırmaya yönelik devlet politikaları oluşturmalıyız. Tarım Bakanlığı'mızın koordinasyonuyla planlı tarım yapmalıyız. Çiftçi destek politikalarını sadeleştirmeli en önemlisi araziye değil ürüne destek vermeliyiz. Tarım risk ve belirsizlik barındırır, zor bir alandır. Maliyetlerin yüksekliğini göz önünde bulundurduğumuzda çiftçi bu riski alamıyor ve üretimden vazgeçiyor. Bu nedenle çiftçinin üretim riskini minimize edecek politikalar oluşturmalıyız. Sözleşmeli tarımı desteklemeliyiz. Bunun için yasal düzenlemeler yapmalıyız. Eğitimini tamamlamış ziraat mühendislerimizin her birine 2-3 köy sorumluluk vermeli, bu modelle üreticiyi neyi nasıl daha verimli üreteceği konusunda bilinçlendirmeliyiz. Gençlere tarımı sevdirmeli ve teşvik etmeliyiz. Kadın çiftçi girişimlerini desteklemeliyiz. Köyleri tarım kentlerine çevirmeli, tarıma dayalı sanayigirişimlerini yapmalıyız. Tarımla ilgili Ar-Ge çalışmalarını desteklemeliyiz. Böylece katma değerli ürünlere odaklı tarım ürünleri üretebilmeliyiz.
Tarım kooperatiflerini daha etkin kullanmalıyız. Üretimin her noktasında çiftçiye destek verecek tarım kooperatif sistem ve yapılarını oluşturmalıyız. Böylece üretici kendinidaha az riskli görecek ve güvende hissedecektir. Güvenin oluştuğu yerde yatırımcı ve girişimci sayısı artacaktır. Ekilebilir arazilerin kullanım oranları yükselecektir. Böylece rekabet de artacak ancak hem üretim hem de taban fiyatların belirlenmesi aşamalarında kooperatif objektif bilimsel değerlemeler yaptığı için yıkıcı değil yapıcı rekabet artacak ve ürün kaliteleri yükselecektir. Daha fazla katma değerli ürünler üretilecektir. Günün sonunda baktığınızda yüzölçümü Konya kadar olan bir ülke dünyanın en büyük ikinci tarım ürünleri ihracatçısı haline geliyor. Ülkemiz hem ekilebilir arazi büyüklüğü, hem iklimi, hem insan kaynağı, hem de coğrafi konumu itibarıyla tarım ve hayvancılıkta dünyada lider ülke olma potansiyeline sahiptir. Yeter ki tarımı odağımıza alalım, süreçlerimizi kolaylaştıralım, çiftçi, girişimci ve yatırımcıların iş süreçlerini kolaylaştıralım ve birlikte iş yapma kültürümüzü geliştirelim.
Tarımsal üretimin artırılması için en önemli ve temel konu finansman olanaklarının çeşitliliği, sürekliliği, kolay ulaşılabilir olması ve doğru zamanda doğru yerlere bu olanakların sağlanmasından geçmektedir. Çiftçi, üretim sürecinin her safhasında üretim maliyetlerini finanse etmek zorunda kalmakta sadece hasat döneminde gelir elde etmektedir. Bu da çiftçinin üzerinde önemli bir maddi yük olarak durmaktadır. Verilen teşviklerin üretim süreci başında sağlanması gerekmektedir. Aksi halde çiftçi dönem boyunca borçlanacak ve gelirinin bir kısmını buraya ayırmak zorunda kalacaktır. Ayrıca araziye değil ürüne teşvik verilmesi teşviklerin doğru kişilere ulaşması açısından hassas bir konudur. Öte yandan teşviklerin; başvuru, değerlendirme ve sonuçlandırma aşamaları basitleştirilmeli ve kolaylaştırılmalıdır.
Gelecek tarımda! Önümüzde çok çetin bir o kadar da fırsatlarla dolu bir dönem var. Bu fırsatı değerlendirmek bizim elimizde. Tarımda dünya lideri olacak gücümüz ve potansiyelimiz var. Ülke olarak bu süreci doğru değerlendirmeli, hedeflerimizi büyük koymalı ve bunun için çalışmalıyız. Topraklarımızın bir metrekaresini boş bırakacak lüksümüz yok. Tarım ve geleceğimiz için; verimliliğe, sürdürebilirliğe, teknolojiyi etkin kullanmaya ve birlikte iş yapma kültürümüzü geliştirmeye odaklanmalıyız.
Cemal Özen
MÜSİAD Gıda, Tarım ve Hayvancılık Sektör Kurulu Başkanı