Ticari İşletmelerde Risklerin Yönetimi Ve Önemi

Ekonomik koşullar günümüzde gittikçe ağırlaşmakta ve ticari işletmelerin faaliyetlerini zorlaştırmaktadır.

Standartlar ve Yönetim 20.02.2021, 00:42 21.04.2021, 22:55
Ticari İşletmelerde Risklerin Yönetimi Ve Önemi

Ekonomik koşullar günümüzde gittikçe ağırlaşmakta ve ticari işletmelerin faaliyetlerini zorlaştırmaktadır. Ticari işletmeler ekonomik yapı içinde başlıca aşağıdaki riskler ile karşılaşmaktadırlar.  Bunlar; faiz riski, kur riski, politik risk, likidite riski ve piyasa riskidir.

Sözkonusu riskler bir işletmenin aktif ve pasifinde bir değişime yol açar. Bu değişimin olumsuz sonuçlarını bertaraf etmek ve etkilenmemenin adına risk yönetimi olarak ifade edilmektedir. Risk yönetimi bir işletme için başlı başına bilgi gerektiren ve çözüm yollarının uygulamaya dönüştürülmesini gerekli kılan bir faaliyettir. Bu yazımızda yukarıda bahsedilen risklerin nasıl yönetilebileceğini inceleyeceğiz.

Faiz riskinden etkilenmemenin en önemli şartı işletmenin faaliyet gelirlerinin finansman giderlerinden yüksek olmasını sağlamaktır;

Ticari İşletmeler, işletme sermayesinin yönetimi için finansal kesimden kaynak temin eder. Kaynak temin ederken kaynağa artı bir bedel ödemektedir. İşletmenin ödediği bu artı bedel ile firmanın kâr marjı karşılaştırıldığında, ilave yük, yani faiz ve/veya kâr payı yükü kâr marjının altında olmalıdır. Bu sayede işletme ticari faaliyetini sürdürebilir ve genişletebilir. Daha genel anlamıyla faiz riskinden etkilenmemenin en önemli şartıişletmenin faaliyet gelirlerinin finansman giderlerinden yüksek olmasını sağlamaktadır. 

Kur riskini yönetmenin başlıca adımı Türk Lirasının yabancı paralar karşısındaki değer değişimlerini önceden tahmin etmektir;

İşletmeler üretim için ihtiyacı olan hammaddeyi döviz fiyatına bağlı olarak satın alıyorlar ve hammadde tüm unsurları ile birlikte yabancı bir ülkeden temin ediliyorsa, işletmenin üretim girdisinde önemli bir yer teşkil ediyorsa ve işletme satışlarını yurt içinde yapıyorsa, burada bir kur riskinden söz edilebilir. Başka bir deyişle işletmenin alışları yabancı para birimine bağlı, satışları Türk Lirası ise bu süreci yönetmek önem arz etmektedir. Kur riskini yönetmenin başlıca adımı Türk Lirasının yabancı paralar karşısındaki değer değişimlerini önceden tahmin etmektir. Ülkemizde uygulanan dalgalı kur sisteminde kur riski, imalatçı ve ihracatçı işletmeler için önemli bir yönetsel risk unsurudur.

Politik riski minimize etmenin en önemli göstergesi, ekonomik ve politik istikrarın sağlanması olup, bu durumda belirsizlik ortadan kalkacak, işletmelerin piyasaya güveni sağlanacaktır;

Keynes risk ve belirsizliği ayrı kavramlar şeklinde tanımlamaktadır. Keynes için riskin olduğu durumlarda olayların tekrar etmesi sözkonusudur ve olayların tekrar etme olasılıkları hesaplanabilir. Ancak belirsizliğin olduğu dönemlerde olasılık hesaplamaları geçerli değildir ve belirsizlik kontrol edilemez. Politik riski minimize etmenin en önemli göstergesi, ekonomik ve politik istikrarın sağlanması olup, bu durumda belirsizlik ortadan kalkacak, işletmelerin piyasaya güveni sağlanacaktır.

Likidite riski işletmenin kazancından daha yüksek borçlanması durumunda ortaya çıkabilir;

İşletmeler öz kaynak yetersizliğinin olduğu durumlarda yabancı kaynak kullanırlar. Burada kullanılan yabancı kaynağın vadesi ve buna paralel olarak yükselen faiz ve/veya kâr payı yükü önemlidir. İşletme yabancı kaynağı kısa vadeli veya uzun vadeli kullanabilir. Buradaki en büyük risk, bilançoda kısa vadeli banka kredilerinin uzun vadeli banka kredilerinden yüksek olması durumudur. Bu durumda likidite sıkıntısı oluşabilecektir. Ayrıca işletmenin kazancından daha yüksek bir borçlanması varsa ve kazancını işletme sermayesine değil de örneğin duran varlıklara bağlamış ise burada da bir likidite sorunu doğabilecektir.

Piyasa riski işletmenin oluşan yeni şartlara karşı kendini yenilememesinden kaynaklanan bir risktir;

Bu risk işletmenin faaliyet gösterdiği piyasanın şartlarının değişiminden kaynaklanan bir risktir. İşletme tüketici alışkanlıklarına paralel kendini yenilemiyorsa ve tüketicinin fiyatlandırma ve ürüne ulaşma taleplerine uygun hareket etmiyorsa bu risk her an ortaya çıkabilmektedir.

Katılım bankalarından kaynak temin eden firmalarda, doğru kaynak kullanımı yapıldığında bahsi geçen riskler minimize edilebilmektedir. Yabancı kaynak kullandığında faiz ve likidite riski, imalat sürecinde ise kur riski ortaya çıkan ve bunu yönetmek için çaba sarf eden işletmelerde, yabancı kaynak sağlayan finansman kuruluşlardan biri olan katılım bankalarından ayrıca söz edilmesi gerekecektir.

Katılım bankaları bilindiği gibi işletmeye nakit kredi vermezler. İşletmenin ihtiyaç duyduğu malı peşin alır ve belirli bir vade farkı uygulayarak işletmeye satar. Mal bedeli satıcıya ödenir. Bu durumda işletme kullandığı yabancı kaynağı işletme faaliyetleri dışında kullanamamaktadır. Bu suretle işletmesine gelen malı direkt üretim sürecine gönderir. İşletme bu süreçte satışlarını yurt içine yapıyor ise döviz bazında kaynak temin etmemelidir. Katılım bankaları ile yapılan bu tür işlemlerin sonucunda işletmelerde, özellikle likidite ve kur riski minimize edilebilecektir.

Risk yönetimi için neler yapılmalı?

Bu risklerin yönetimi için öncelikle şirket bilançosunun tahlil edilmesi gerekir. Bu risklerin işletmeyi ne derece etkilediğini tespit etmek, risk yönetiminde alınacak tedbirlerin başlıca aşamasıdır. Bu tedbirlerin bazılarını aşağıda maddeler halinde özetleyebiliriz.

-Nakit akışında kısa dönemlerde ters yönlerde yüksek hareketlilik varsa bunu düzenlemek,

-Kredi faiz/kâr payı oranlarının işletmenin karlılığı ile uyumunu sağlamak,

-Kredilerin vadesinin, satışlardan doğacak alacakların vadesine uyumunu sağlamak,

-İşletmenin üretim maliyet sürecini incelemek ve maliyet kontrolünü sağlamak,

-Alıcıları ödeme kabiliyetlerine göre bir sınıflamaya tabi tutmak,

-Mizandaki hesaplar ile fiili durumu mümkün olduğu kadar eşitlemek,

Ahmet AVCI

Emekli Katılım Bankası Müdürü/SMMM

Yorumlar (0)
Yorum yapabilmek için lütfen üye girişi yapınız!

Gelişmelerden Haberdar Olun

@